..

20 Mayıs 2012 Pazar

Keten Tohumlu- Kepekli Poğaça



                    Bir sabah saat 06:00'da kalktığınızı düşünün. Yüzünüzü yıkayıp, doğru mutfağa gidiyorsunuz. Kepekli undan, poğaça yapıp, üzerini de keten tohumuyla zenginleştirip, eşinizin ve çocuklarınızın bir perşembe sabahı, kahvaltılarına, mis gibi sıcacık poğaçalarla sürpriz yapıyorsunuz. Küçük ama mahmur prensesler, gözlerini ovuşturarak, mutfaktan gelen kokunun takipçisi oluyorlar, " Aaa anne sen poğaçamı yaptın?" diyorlar. Ne düşünürsünüz?
                     Benim, sık sık kurduğum hayallerden birisiydi ve ben bunu yaptım...
                    Eşim sabah 06:00 'da havaalanına kadar gidip geleceğini söyledi. Ben de o saatte kalktım. Onun gelişine kadar poğaçaları hazırlamıştım bile. Güneşli bir bahar sabahında, sabah kahvaltısında, evi saran poğaça kokusuyla çocukları uyandırmak, ve sabahın ilk ışıklarında güneşin tabağınıza sunduğu şu görüntüyü sizlere yansıtmak... Cennette miyim neyim?

Bu tarifimi Porselen Demlik Çay Saati Etkinliği ev sahibesi Bir Dilim Düş 'e gönderiyorum. Arkadaşıma kolaylıklar diliyorum.
Malzemeler:
  • 1/2  paket yaşmaya
  • 1 su bardağı ılık su
  • 1/2 su bardağı süt
  • 1/2 su bardağı sıvıyağ
  • 1 tatlı kaşığı şeker
  • 1,5 tatlı kaşığı tuz
  • 2 su bardağı kepekli un
  • 2 su bardağı beyaz un
Üzeri İçin:
  • 1 yumurta
  • 1 kahve fincanı keten tohumu
Yapılışı:
  1. Her zamanki gibi, yaşmayayı, ılık su ve süt ile eziyoruz. İçine şeker katıp eritiyoruz. Sıvıyağ ve tuzu katıp karıştırıyoruz. Azar azar elenmiş unlarımızı ilave ederek, hamurumuzu yoğuruyoruz. Hamuru tezgaha alıp, altına kepekli un serpip biraz daha yoğuruyoruz.
  2. Yağlı kağıt serdiğimiz tepsilerimize, küçük mandalina büyüklüğünde kopardığımız bezeleri elimizle yuvarlatarak diziyoruz.
  3. Fırınımızın mayalandırma ayarında, tepsiyi mayalandırıyoruz.
  4. Biz poğaçaları mayalandırırken, bir taraftan da kalan hamur için aynı işlemi yapıyoruz.
  5. İstediğimiz büyüklüğe erişen hamurlar olunca, fırından çıkarıp üzerine çırpılmış yumurta sürüyoruz. Keten tohumlarını da üzerine serpip, 270 dereceye aldığımız fırınımızda pişiriyoruz.Afiyet Olsun...

19 Mayıs 2012 Cumartesi

Mantarlı Semizotu Salatası (Çılgın Eleni)

                  Merhabalar Sevgili Dostlar.Güzel bir 19 Mayıs günündeyiz çok şükür. Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramınız kutlu olsun.  Yine bir 19 Mayıs  günü Atatürk'ün Samsun'a çıkmasıyla başlayan, Kurtuluş Savaşımız, Atatürk ve ona destek veren milletimiz sayesinde, zaferle sonuçlanmış, yine hür ve bağımsız bir ülke olmuşuz. Allah onlardan razı olsun ve gençlerimizin de bayramı kutlu olsun diyorum tekrar.               
                   Daha yaz gelmeden, bana yaz rehaveti çöktü bile. Canım ağır yemekler yapmak istemiyor. Salata, hafif tatlılar, küçük ekmekcikler yemek istiyorum sadece. Bir de yanında karpuz-beyaz peynir...
                  Bir salata tarifi ile geldim sizlere. Semizotunu salata yapıp yayınlayalı çok oldu bazı arkadaşlar. Kayınvalidem " Hani senin yaptığın bir semizotu salatası vardı, mantarlı. Ondan yapsana." dedi de. Öyle eklendi bu lezzet bloğa.
                   Bu salata (yada meze) yıllar önce, bir gazete kenarından tarifini alıp denediğim bir lezzet. O gün bu gündür yapıyorum. Biz severek yeriz, özelliği mantarın çiğ olarak kullanılması, üzüm sirkeli suda bekletilen mantar, çok hoş bir tat bırakıyor. Üzerine eklenen semizotu, domates ve en üstüne eklediğimiz sarımsaklı yoğurtla, tam bir şölen. Bu arada az daha unutuyordum, asıl adı Çılgın Eleni imiş, bilginize.
                  Balıkların yanında güzel gitse de, ben her daim yapıyorum. Denemeniz dileğiyle...   



Malzemeler:
  • 8-10 tane küçük kültür mantarı
  • Genişçe bir kase içilebilir su
  • 1/2 çay bardağı üzüm sirkesi
  • 1/2 bağ semizotu
  • 3-4 tane domates
  • 1 kase sarımsaklı yoğurt
  • tuz, isteğe göre çok az zeytinyağı

Yapılışı:
  1. Mantarları yıkadıktan sonra, rendenin büyük olan kısmıyla rendeliyoruz.
  2. Rendelediğimiz mantarları, içine sirke koyduğumuz su dolu bir kaba alıyoruz.10-15 dakika böylece bekliyor.
  3. Semizotunun yapraklarını ayıklayıp bir kenara alıyoruz.(Benim semizotlarımın yaprakları biraz büyük olduğu için ben doğramayı tercih ettim)
  4. Domateslerin kabuklarını soyup küp küp doğruyoruz.
  5. Mantarların suyunu elimezle iyice sıkarak, servis tabağına alıyoruz. Tabağın en altına yayıyoruz.
  6. Mantarların üzerine, yıkanıp hazırlanmış semizotlarını, onun üzerine domatesleri yayıyoruz.Eğer zeytinyağı eklemek istersek bu esnada 1-2 kaşık zeytinyağı ekliyoruz.
  7. En üstüne servis esnasında,  tuzla dövülmüş sarımsaklı yoğurt dökerek servis yapıyoruz.

17 Mayıs 2012 Perşembe

Kepekli Pide (Peynirli-Domatesli)


                   Hayırlı cumalar Dostlar." Cumanın bereketi hepinizin üzerine olsun." diyerek başlıyorum her zamanki gibi. Şimdi sizlere yukardaki pideden bahsedeceğim. Nasıl anlatsam bilmem, yani kepekli un bu kadar mı yakışır pideye. " Neden daha önce denemeyi düşünmediysem?" Hele de üzerine, biraz ezine, biraz tulum karışımı peynir ve ona eşlik eden domates ve biberler olunca...
                  Yemeye doyamadım gerçekten. Beyaz undan daha hafif, daha güzel oldu. Tam yazlık, hafif, ve peynirli. Tek önerim yüksek ateşte pişirmeniz olacak. Daha önceden mayalandırdığınız pideleri, harlı ateşe alıp, sonra biraz orta ayara getirirseniz, Pideleri kurutmadan pişirebilirseniz, puf puf, nefis bir şey çıkacaktır ortaya. Denemeniz Dileğiyle...

Malzemeler:
  • 1/2  yaşmaya
  • 1 tatlı kaşığı şeker
  • 1,5 tatlı kaşığı tuz
  • 1 su bardağı ılık su
  • 1/2 su bardağı yoğurt
  • 1/2 su bardağı sıvıyağ
  • 2 su bardağı beyaz un
  • 2 su bardağı kepekli un(Gerekirse daha ekleyin)

  • Not: Un oranı hakkında şunu belirtmek istiyorum. 1 su bardağı kepekli un katıp karıştırıyorum, ardından 1 su bardağı beyaz un katıyorum ve karıştırıyorum. Bu işlem 1 kepekli,1 beyaz un diyerek, yeteri kadar un alana kadar devam ediyor. Hamur çok sert olmayacak, ele de yapışmayacak. Kararı bu oluyor arkadaşlar...
İç Malzeme İçin:
  • 4 kabukları soyulmuş küp küp doğranmış domates
  • 4 biber
  • 1 kase tulum ve ezine peyniri karışımı
  • 1/2 kase beyaz peynir (Bunlar benim ölçülerim siz hamur miktarınıza göre ayarlamalısınız)
  • 1 yumurta (üzerine sürmek için




 
Yapılışı:
  1. Mayayı şeker ve su ile ez. Tuz, yoğurt sıvıyağı ekle. 
  2. Unu azar azar ekle. Bir bardak beyaz un, bir bardak kepekli un olarak eklemeye devam et.
  3. Ele yapışmayan, orta sertlikte bir hamur yoğur.
  4. Hamuru 30 dakika mayalandır.
  5. Hamurdan mandalina büyüklüğünde bezeler kopar, yuvarla ve bunları tek taraflı uzunlamasına aç. Ortasına harcı koy ve iki ucundan yapıştırarak gel. (Yapıştırma işlemini parmağınızı ıstalarak yapabilirsiniz)
  6.  Yağlı kağıt serilmiş tepsilere yerleştir. Biraz da böyle mayalanmalarını sağla. (Ben her zamanki gibi fırının yoğurt mayaladığım ayarında mayalandırıyorum) Üzerlerine çırpılmış yumurta sür, fırına sür.
  7. Benim fırının ayarı 270, ben bu ısıda hızlı pişirmeyi tercih ediyorum. Eğer kısık ayarda pişirirseniz daha sert pideleriniz oluyor. Fakat siz kendi fırınınızın ayarını kullanarak, yüksek ayar tercih etmelisiniz.
  8. Pideler kızarınca  çıkar, 2-3 dakika sonra afiyetle ye...

16 Mayıs 2012 Çarşamba

Erik Ekşisi Sosu

                 
                   Uzun zamandır satalatalarımda severek kullanıyorum ekşi erik sosunu. Ama hazırını tabi. Hazır mevsimiyken " -Neden, kendim de yapmıyorum." dedim.
                   Bizim memlekette, İnsihar ilçesinde biliyorum ki yapıyorlar erik sosu. Fakat onlar dağdaki yabani eriklerden yapıyorlar. Bu yaptıkları erik sosunu ise mantıda kullanıyorlar. Ben daha önce hiç tatmadım ama bu yaz yabani erikten ben  de yapmayı düşünüyorum.
                  Büyük kızım eriği çok sever. Bu kez aldığım erikler epeyce ekşi çıktı. Tam da düşündüğüm gibiydi. Bunlardan çok güzel sos olur dedim. Hazırı pek benimkinin renginde olmuyor. Hazır erik sosu, biraz daha kırmızıya çalan rengi ve nişastanın akışkınlığının vereceği kıvamlı birşey oluyor. Benimkisi ise tamamen orijinal rengi ve tadında. Yaptığım iki haftaya yakın oldu, her salatamı büyük bir keyifle bu sosla hazırlıyorum.
                  Tadına gelince limonu aratmıyor; çok ekşi. Biraz koyu kıvamlı yaptım ben, siz isterseniz su miktarını artırıp daha akışkan bir şekilde yapabilirsiniz. Biz böyle sevdiğimiz için sakınca görmedim. 

                    Daha önce erikten pestil yapmıştım. Tarif için Buraya bakabilirsiniz. Bu kez yeşil erik kullandım. Sevgili Pembe Kekik 'in dediğine göre, erik pestili kalbi güçlendiriyormuş. Ben bunun erik sosu için de söylenebileceği kanısındayım. Yapılış olarak pek bir farkı olmayan bu iki ayrı şey, kurutma işlemi hariç aynı şekilde yapılıyor. Erik sosu kullanın salatalarınızda ve kalbiniz güçlensin diyorum ve tarife geçiyorum...

Malzemeler:
  • 1,5 kg  ekşi yeşil erik
  • 1,5 kg içme suyu
Yapılışı:
  1. Erikleri yıka, saplarını ayıkla, derince bir tencereye suyunu da ekleyerek koy.
  2. Erikler sararınca, biraz daha kaynat.
  3. Ağzı açık bir tencenin üzerine metal süzgeci koy. Ocaktan indirdiğin erikleri bu süzgece boşalt.
  4. Soğuyunca elinle yada kepçeyle süzgeçten geçir.
  5. Tencerede biriken, erik püresini, tekrar ocağa al, kıvamı gelinceye kadar kaynat.
  6. Soğuyunca cam kavanoza al ve buzdalabına kaldır. Kullanmak istediğin zaman, 1 kaşık zeytinyağı ile istediğin miktar erik sosunu karıştır salatalara kullan. Afiyet Olsun...

15 Mayıs 2012 Salı

Çilekli Parfe (Sütsüz)


                     Merhabalar Sevgili dostlar, bugün sizlere biraz mozaik pasta şeklinde, biraz parfe tadında bir soğuk tatlıyı paylaşacağım. Bu yine kendi bulduğum tariflerden biri. Eşim kremşanti yemediği için, içinde kremşanti olan bir tatlıyı da yediremiyordum. Fakat bu soğuk tatlıyı yedi. Kremşanti tadı çilek püresi ile karışınca, onu rahatsız etmedi.
                    Sıcak yaz günlerinde, yada çileğin bulunduğu şu dönemde, denenebilecek güzel bir tarif çıktı ortaya. Tek sorun çok soğukken yerseniz, boğazınız ağrıyor, bilginize :)
















Malzemeler:
  • 2 su bardağı robotta çekilmiş çilek püresi
  • 2 sade kremşanti
  • 1 paket petibör bisküvinin 3/4 kadarı
  • 1/2 çay bardağı kuş üzümü
  • 1 çay bardağı ikiye kırılmış fındık









Yapılışı:
  1. Çilek püresini derin bir kaseye alıyoruz içine, kremşantileri katıp blendırda karıştırıyoruz. (Süt koymadan sadece kremşanti ve çilek püresini karıştırıyoruz)
  2. Bisküvileri kırıklayarak ekliyoruz ve fındık, üzüm, vanilini de ekleyip karıştırıyoruz.
  3. Derince bir kaseye alüminyum folya sarıp içine karışımı katıyoruz ağzını kapatıp, buzluğa kaldırıyoruz. Yeterince soğuyunca afiyetle yiyoruz. İşte bu kadar basit...

13 Mayıs 2012 Pazar

Falafel - Nohut Köftesi (Hem de 5 dakikada)

                      
                             
                          Merhabalar Sevgili Dostlar. Haftanın bu ilk pazartesinde, sizlerin mutlu, iyi bir hafta geçirmenizi dilerim. Dün malum Anneler Günü idi. Benim ufaklıklar da kendilerince birşeyler yapmışlar.
                          İzgi sınıfta arkadaşının sattığı bir örgü kırmızı gül almış. Bütün hafta çantasında, bana hissettirmeden taşımış, saklamış. Kardeşini de örgütleyip, ikisi de ayrı ayrı resimler yapmışlar. İzgi bir de bana çok güzel bir yazı yazmış. Her zaman çirkin olan yazısı, bu kez güzeldi. Belli ki yazıyı güzel yazmaya çok uğraşmış. Ayrıca anne sana bir de şarkı söyleyeceğim dedi. Ben de onu dinledim, sarıldım, teşekkür ettim.
                        Bu arada küçük kızım baktım bir kenarda ağlıyor.Neden ağladığını anladım tabi. Ablası ona, yazı ve şarkı ile fark atmıştı. Onu kucağıma alıp " -Sen yazı yazamıyorsun, ama eminim bana duygularını anlatabilirsin." dedim. Kucağıma aldım ve kulağıma benim hakkımda düşündüklerini paylaşmasını istedim. O da dilinin döndüğünce "-Annecim ben seni, şöyle seviyorum, sen benim canımsın...." gibi sözler söyledi. Sonra onunla birlikte; Benim annem güzel annem, beni al kollarına... şarkısını söyledik.
                     Küçüğün de gönlünü yapınca, aldıkları hediyeleri de açtım. Her biri ayrı ayrı küçük mutfak eşyaları almışlar. Biri pasta altlığı, bir diğeri ise kadeh bardak takımı almış. "Ne mutlu bana ki böyle tatlı çocuklarım var, çok şükür Allah'ım."  diyerek geçti bütün günüm.


                         Yukardaki falafele gelince, önceden yapılmış bir yemekti. Beş dakikada hazırlayabileceğiniz bir köfte bu. Lübnan'da büyük baş hayvanların salgınla öldüğü yılların birinde, insanlar köfte arayışında iken buldukları bir yemek. Nohut yemez çocuklara da denenebilir. Çook nefis diyemiyeceğim, gerçek köfte tadında değil tabi.(Bunu etsever biri olarak söylediğim nasıl da her halimden belli) Vejeteryanlar da tercih edebileceği gibi, çabuk bir şekilde misafirlere tabak yoldaşı  olarak da hazırlanabilir. Pratikliği açısından tavsiye ederim, tabi şekli bakımından da. Bakar mısınız nasıl da top top oldular...

Malzemeler:
  • 1,5 su bardağını biraz geçkin haşlanıp soyulmuş nohut (kabuklarını soymak zorunda değilsiniz)
  • 1/4 demet taze nane
  • 1/4 demet dereotu
  • 1 tatlı kaşığı dolusu kişniş (taze kişniş bulabilirseniz bunu kullanmak makbul)
  • 1/2 tatlı kaşığı kimyon
  • 1 büyük soğan
  • 2 yumurta
  • 4 kaşık galeta unu(isterseniz ince bulgur kullanabilirsiniz. Ben pratiklik açısından galeta unu tercih ettim.)
  • 1 yemek kaşığı tahin
  • 2 çay kaşığı tuz
  • 4-5 diş sarımsak
  • 1 çay kaşığı kabartma tozu (tepeleme)

Yapılışı:
  1. Mutfak robotunuzun haznesine, nohutu, yıkanmış nane, dereotu, kişniş, kimyon, 8'e bölünmüş kuru soğan, kabukları soyulmuş sarımsak, tahin, tuz hepsini katıp çekiyoruz.
  2. Ben ince çektim ama siz biraz dişe dokunur çekerseniz böyle daha çok seviliyor. Ayrıca  isteğe göre ince bulgurla da yapılabileceğini belirtmek isterim. Fakat ben pratiklik açısından bununla uğraşmadım.
  3. Robottaki malzemeyi karıştırma kasesine alıp, içine 2 yumurta, kabartma tozu, galeta unu ekleyip biraz yoğuruyoruz. Küçük toplar olarak şekil veriyoruz.
  4. Bir taraftan da yağ tenceremizi ısıtıyoruz. Elimizle şekil verdiğimiz köfteleri atıyoruz. Dikkat edin çok çabuk pişiyorlar. Alt üst edip peçete serilmiş bir tabağa alıyoruz. Yapısı gereği fazla yağlı olmuyor. Yeşilliklerle yiyoruz. Aslında  humus ile tercih edilirmiş ama her zamanki gibi tercih sizin...Afiyet Olsun...

12 Mayıs 2012 Cumartesi

Çilekli Puding (Ev Yapımı) ve Anneler Günü





                         Sene 1999, o zamanlar yüksekokul öğrencisiyim. Bir tatil dönüşü, babam beni otomobille, Bilecik otogarına bırakmaya gidiyor. Ordan Bolu otobüsüne binip, okula gideceğim. Ama daha okula başlayalı çok olmamış. Annemden ayrılalı çok olmamış. Yeni yeni alışıyorum okula ve evden ayrı bir yerde kalmaya.
                        Otomobilde o zamanların meşhur bir şarkısı çalıyor, Annem Annem...
Şarkı sözleri şu şekilde:

Bu gurbetin geceleri
Soğuk olur çekilmez
Yalnızların ne derdi var
Yaşamayan bilemez
     Annem annem
     Ben ne günler gördüm
     Annem annem
     Ben ne acılar çektim
     Annem annem
     Çok yalnız, üzgünüm
      Annem annem
Üşüyorum,   kimler sarsın beni
Özlüyorum,  kimler sevsin beni
Arıyorum, şimdi nerelerdesin annem annem...

                    O zaman bu şarkı ne kadar anlamlı ve ne kadar acıklı gelmişti.(Gerçi bende bıraktığı etkisi hâlâ daha devam ediyor, hâlâ severek buruk bir hüzünle dinliyorum) Bir başladım ağlamaya, otobüs garına gidene kadar sürekli ağladım. Ben öyle barıl barıl ağlayamayan biri olaraktan, sessiz sessiz, usul usul, ağladım...
                   Güya babama göstermiyeceğim, ama o da görüyordu. İkimiz de, hiçbir şey söylemeden, öylece yolculuk ediyorduk.

                   Yine bir anneler gününde, yine annemden uzak, yine gurbette, yine buruk bir anneler günü geçiriyorum. Ve bu satırları yazarken de, ağlıyorum. Çok özlemişim seni anne. Her ne kadar uzakta olsak da biliyorsun ki hep kalbimdesin. Benim vefakar annem. Seni Seviyorum ve Anneler gününü buradan da kutluyorum.Var ol annem...
  

                       Gelelim kendi anneliğime. Küçük kızım Bengisu, geçenlerde yaptığım kabaklı muhallebiyi, yesede, "Anne keşke buna kabak yerine, çilek katsaydın." dediğinden beri aklımda idi. Çilekli, ahudulu vb hazır malzemeleri mümkün olduğunca kullanmıyorum artık. " Neden olmasın ki" dedim. Pekala da evde çilekli puding yapılabilirdi. Kendi kafama göre pişirdim, kotardım. Rengi gerçek pudinglerinki kadar canlı olmasa da (ki isteseydim onu da yapay şeylerle renklendirebilirdim ama doğal ve ev usulü olsun istedim) tadı ve aroması yönünden bence pek de güzel oldu. Bizim ufaklıklardan da tam not alınca sizlerle buluştu.
                      Tarife geçmeden önce, Bütün annelerin Anneler Günü'nü kutluyorum. İyiki Allah dünyaya anne gibi bir melek göndermiş. Gününüz kutlu olsun Anneler...

Şimdi gelelim tarife: 3 su bardağı süt, 3/4 su bardağı şeker, 1,5 yemek kaşığı un, 1,5 yemek kaşığı nişasta,1 kaşık tereyağ, 1 paket vanilin. Çilekli Sos İçin: 1,5 bardak robotta çekilmiş çilek püresi, 3/4 bardak şeker, 1/2 yemek kaşığı nişasta.Üzeri İçin: Fındık kırığı

Yapılışı:
1) Püre halindeki çilekleri, küçük bir tencereye alıp, üzerine şeker  ve nişasta ekliyoruz, pişiriyoruz.
2) Sütü bir tencereye alıp, içine, şeker un ve nişastayı katıp iyice çırpıyoruz ve ocağa alıyoruz. Başında durarak, kıvamı gelinceye kadar pişiriyoruz.
3) Muhallebi şeklinde olanı ocaktan indirince içine bir kaşık tereyağ ve vanilini ekleyip iyice karıştırıyoruz. Çilekli karışımı da katıp biraz daha çırpıyoruz.
4) Islatılmış kaselere birer kepçe koyarak, soğumaya bırakıyoruz. Soğuyunca üzerine fındık kırığı koyarak, dolaba kaldırıyoruz.



10 Mayıs 2012 Perşembe

Çilek Şerbeti (Lohusalar ve Emziren Anneler İçin)



                                                   Limon Ağacı Hikayesi
              Bir bahçede iki limon ağacı varmış. Bu limon ağaçlarından birisi oldukça heybetli, diğeri ise nispeten daha küçükmüş. Sahibi büyük olan ağaca daha çok limon yapıyor diye daha güzel bakarmış. Bolca sular ve çapalarmış. Halbuki küçük limon ağacına ise zoraki yapar, birinde sulasa bir diğerini "Nasılsa kuruyacak, boş yere uğraşmanın gereği yok." dermiş.
             Bir gün uzak diyarlardan birinden çok güzel çiçek tohumları, rüzgara takılmış , limon ağaçlarının olduğu bahçeye gelmiş. Heryer parsellendiği için sadece limon ağaçlarının dibinde boş toprak varmış. Önce büyük ağaca gitmişler, toprağa düşüp, çiçek açmaları için onun dibinde yer istemişler. Ama büyük ağaç, büyüklüğünün ona verdiği kibirle, onları reddetmiş.
             Küçük ağaç ise, kendi rızkını verenin onun kurumasını istemezse kurumayacağını düşünürek, bu yeni misafirleri kabul etmiş. Böylece kısa sürede toprağa düşen çiçek tohumları rengarenk, mis kokulu çiçekler oluvermişler. Sahibi ise bir gün bahçeye geldiğinde bakmış bu güzel kokuların geldiği yöne. Güzel çiçekleri görünce içi gitmiş. Her gün gelip bu çiçekleri sulamaya ve en iyi gübrelerle beslemeye başlamış.
             Böylece bizim cılız limon ağacı çiçeklerin sayesine iyice beslenmiş, ta dipteki köklerine kadar güçlenmiş. Kısa sürede bahçenin en büyük ve heybetli ağacı oluvermiş...  

           
               Hikayemizdeki gibi, birbirine yardımcı olarak büyüyen, gelişen dostlar ve dostluklar bulmak dileğiyle Hayırlı Cumalar Herkese... Cumanın bereketi üzerinize olsun inşallah.
               Limon ağaçlarının hikayesine benzemez ama ben de günün anlam ve önemine riayeten, arkadaşım için yaptığım çilek şerbetini paylaşacağım bugün. 
              Doğum yapan komşumdan bahsetmiştim sizlere. İşte o arkadaşımın ikiz bebekleri oldu. Sütü yetmez endişesiyle evde 1 kg çilekten yaptım bu şerbeti. Sütü artırmak için yapılan bir şerbet. Ama açıkçası ben bu şerbeti içince, kendim de evde, çocuklar için yapmaya karar verdim. Gerçekten çok güzel. Ben her ihtimale karşı içine karanfil koymadım, ama lohusa şerbetinde olduğu gibi o da eklenebilir. Sadece kök tarçın kullandım, arkadaşım da beğendi tadını. Denemek isteyen olursa, tam da mevsimi gelmişken serin serin ne hoş olur...


Malzemeler:
  • 1 kg çilek
  • 2 kg içilebilir su
  • 1 büyükçe su bardağı şeker
  • 1 kabuk tarçın
  • İsteğe göre 3-4 tane karanfil(Ben koymadım)

Yapılışı:
  1. Çilekler yıkanıp temizlenir tenceyere su ile birlikte konur.
  2. Su kaynamaya başlayınca içine tarçın ilave edilir.Karanfil koyacaksanız bu esnada koymalısınız.
  3. Çileklerin rengi beyazlaşıncaya kadar kaynamaya devam edilir.
  4. Çilekler beyazlayınca şekeri ilave edilir. Bir miktar da bu şekilde kaynatılarak. Süzgece alınır.
  5. Cam bir sürahiye soğuması için bırakılıp, soğuyunca içime uygun hale gelir. Afiyet Olsun...

9 Mayıs 2012 Çarşamba

Browni (Cevizli-Kahveli)


                    Çikolata herhalde bu dünyada herkes tarafından sevilen çok nadir şeylerin başında gelir. Kokusu bile mutluluk hormonunu  (endorfini) harekete geçirmeye yetiyor. Antioksidan deposu ayrıca kalsiyum ve fluorid bakımından zengin... Saymakla bitmiyor son olarak bağışıklık ve üreme için faydalı olan demir ve çinkoyu bol oranda içeriyor Muş. Neymiş efendim fazla çikolata sadece kilo olarak değil de küçük bir bebek olarak da dönebilir Miş. Hanımlarımızın dikkatine :)
                   Neyse bu kadar geyik yeter. Hani şarabın yada sigaranın birkaç yararı yerine birçok zararı olur ya, öyle demeyelim ama benzer biraz... Bir parçası iyi fakat gerisi gelmeyince iyi, tabi kendini tutabilirsen...                       
                   "  Ne alaka Elif, bu kadar çikolatadan bahsedip te sanki çikolata yaptın." diyenleriniz olabilir haklı olarak. Sebebi ise çok basit: Browni bende çikolata çağrışımı yapıyor.Ne zaman canım yoğun çikolata tadı çekse, aklıma browni yapmak geliyor.Kekten daha fazlasını arayanlara, çocuklara,büyüklere önerilir. Kahveli yaptım ben bu sefer. Fazla söze ne hacet. Tarifi vereyim gitsin :)
                  Tarif buradan alınmıştır.



Malzemeler:
  • 3 yumurta
  • 1 su bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ceviz
  • 100 gram bitter çikolata
  • 125 gram tereyağ
  • 2 çorba kaşığı granül kahve
  • 1 çorba kaşığı kakao
  • 1 paket kabartma tozu
  • Aldığı kadar un
Üzeri İçin:
  • 1 yemek kaşığı tereyağ
  • 80 gram bitter çikolata
  • 1 kaşık şeker
Yapılışı:
  1. Tereyağı ve çikolatayı benmari usulü erit.
  2. 3 yumurta ve şekeri iyice çırp. Tereyağ karışımı biraz bekletip yumurtalara ekle.
  3. Kahve, kakao, kabartma tozu, 3 yemek kaşığı un kat, karıştır. Kıvamına göre unu azar azar eklemeye devam et. En son içine cevizleri ekle.
  4. Kelepçeli kalıbın altına yağlı kağıt ser. Önceden ısıtılmış fırında pişir. Biraz beklettikten sonra, kelepçeli kalıptan çıkar.
  5. Aynı şekilde üzeri için malzemeleri benmari usulü eritip, sıkma kalıbıyla browninin üzerine çikolata ile süslenir. Afiyet Olsun...

7 Mayıs 2012 Pazartesi

Balkabaklı Mısırunlu Sütlü Tatlı (Glutensiz Beslenenler İçin)

                  
                                 
                             1 Mayıs'ta komşum doğuma gitti. Kızlarını da bana göz kulak olmam için tembihledi. Anneleri doğumda olan bu minikler için, akşamdan hazırladığım  tatlıydı, Mısırunlu Sütlü Tatlı.
                             Küçükken kızıma mama hazırladığım zamanlarda, bazen mısır unuyla muhallebi yapardım. Aklıma ordan düştü aslında. Mısır unu yapısı gereği yumuşak bir un. Genelde balıklarda kullanmaya alışık olduğumuz bu tadı bizimkiler de yadırgamadılar değil.
                              Yayınlayıp yayınlamamak konusunda tereddütler yaşadım ilk önce. Sonra düşündüm ki, glutensiz beslenmek zorunda kalan (çölyak hastalığı gibi)  hastalar var. Belki onlara göre bir tarif olabilir yada fikir verebilir.
                             Neden balkabağı dediğinizi duyar gibiyim. Birincisi akşam akşam verdiğim bir karardı sütlü tatlı yapmak ve elde hali hazırda yapılmış bir kabak tatlısı vardı. İkincisi, buzluktaki stokları tüketme çabası diyebilirim. Bunun açıklaması ise; ben daha önce yaptığım, artan kabağın fazlasını buzluğa kaldırmıştım. Şimdi artık bu buzluktaki sebzeleri, meyveleri tüketme konusunda hummalı bir çabaya giriştim.Bir gün önceden hazırlamış olduğum balkabağı tatlısını, muhallebinin tabanına koymak aklımda yoktu. O an ortaya çıktı. Buzluklar boşalsın ki yeni tazeliklere yer açılsın öyle değil mi?





Malzemeler:
  • 1 kg süt
  • 2 kaşık mısır unu
  • 3 kaşık pirinç unu
  • 1 su bardağı şeker
  • 1 tatlı kaşığı dolusu tereyağ
  • 1 paket şekerli vanilin
  • Üzerini süslemek için ceviz
  • Tabanına koymak için istediğiniz bir meyveli yada çikolatalı tarzı bir tatlı









Yapılışı:
  1. Sütü tencereye alıp içine mısır unu, pirinç unu ve şekeri katıp karıştırıyoruz.
  2. Ocağa alıp başında durarak sürekli karıştırıyoruz. Koyu kıvama gelince içine tereyağ katıp karıştırıyoruz. İndirdikten sonra vanilin katıyoruz.
  3. Kaselerin tabanına robotta çekilmiş balkabağı tatlısını (yada herhangi başka bir malzemeyi ) 1 kaşık koyup, üzerini düzleştiriyoruz.
  4. Sütlü tatlımızdan bir kepçe alıp kaselerin üzerine ekliyoruz. En üstünü istediğimiz bir malzemeyle süslüyoruz. (Ceviz uygun olacaktır bence, benim evde yoktu ben fıstık kullandım.)
Not: Tatlıyı bir gece buzlukta bekletmekte yarar var. Afiyet Olsun...

                         

Fındıklı - Muz Tadında Kurabiye

                           
                              Mutlu haftalar Sevgili Dostlar. Geçenlerde kızlarımla kurabiye yaptım demiştim hatırlarsanız. İzgi Baharatlı Tuzlu Kurabiye yapmıştı. Yukardaki tatlı kurabiye ise Bengisu'nun yaptığı.
                                Kurabiye, biraz sert, fakat taş gibi de değil. İçindeki fındıklar çok yakışsa da kurabiyeye asıl tadını veren hamuruna eklediğim muzlu puding. Yerken, arkadan arkaya nefis bir muz aroması hissedeceksiniz. Mutlaka deneyin derim. Kahvenizin yanına iyi eşlik edeceği şüphesiz...


Malzemeler:
  • 1/2 margarin (Oda sıcaklığında)
  • 1 su bardağı pudra şekeri
  • 2 yemek kaşığı hazır muzlu puding tozu (tepeleme)
  • 1/2 su bardağı fındık (irice kırılmış)
  • 1 yumurta
  • 2 yemek kaşığı sıvıyağ
  • 1 vanilin
  • 1 çay kaşığı kabartma tozu (tepeleme)
  • 11 yemek kaşığı un (tepeleme)
Not: Unu koyarken son iki kaşık kala azar azar eklemenizi tavsiye ederim. Hamurun yumuşaklığına göre son iki kaşığa karar verebilirsiniz.




Yapılışı:
  1. Margarin, pudra şekeri, sıvıyağ, yumurta çırpma teliyle iyice çırpılır. Tabi bunu elinizle de yapabilirsiniz.
  2. İçine puding, vanilin, kabartma tozu, fındık eklenir ve 9 kaşık un eklenir. Sonrası elimizle hamuru yoğurdukça eklenir ki fazla katı olmasın
  3. Hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar koparılır ve yağlı kağıt serili bir tepsiye yuvarlatılarak konulur. Bunu hamur bitene kadar devam ederiz. Kurabiyelerin üzerine çatalla hafifçe bastırırız.
  4. Buzdolabına kaldırırız. 15 dakika buzdolabında tepsiyle tutarız. Önceden ısıtılmış fırında hafifçe kızarana kadar bekletiriz. Tepsiyi çıkarınca soğumasını bekler öyle kaldırırız.Afiyet Olsun...

2 Mayıs 2012 Çarşamba

Zerdeçallı Armut Marmelatı ve Ödüllerim


                             Merhabalar sevgili dostlar. Bugün bir sürü hediye aldım sevdiğim arkadaşlardan.

Öncelikle Sevgili Bir Kase Lezzet  Bana çok yönlü blogger ödülü vermiş. Kendisine teşekkür ediyorum. Sevgili Yaz Yağmurları... 'nın ödülünü de aldım kabul ettim. Kendisine teşekkür ediyorum. Sevgili PaSaSofraM  beni Çok Yönlü Blogger ödülüne layık görmüş. Kendisine çok teşekkür ediyorum. Yine Ardaşlarımdan SevgiliAmak_ı Hayal çok yönlü blogger ödülüne layık görmüş. Kendisine teşekkür ediyorum. Sevgili Özlemden bana çok yönlü blogger ödülünü vermiş. Kendisine teşekkür ederim. Sevgili Mutfaktaki Acemi arkadaşım da beni ödüle layık görmüş. Kendisine teşekkürlerimi bildiriyorum. Hepsine çoook teşekkür ediyorum ve  çook sevgiler gönderiyorum.
                         Daha önce hayatımdaki 7 gerçek Sorusunu burada cevaplamıştım. Ve benden de bütün sevdiğim dostlarıma ve bu postu okuyan herkese gelsin. Bütün isteyenler cevaplandırsın.
                         Ve gelelim bugünkü tarifimize;  aldığım armutları eve geldiğimde ezilmiş buldum. Hemen buna bir çare bulmak lazım diyerek, ezilen armutları ayırdım, marmelat  yaptım. Daha önce de bahsettiğim zerdeçalı da armut marmelatını renklendirmek için kullandım.
                            Armutlar takriben, 1,5 kg kadardı. Ben yine de sizler için tam ölçtüm. İçine kattığım karanfilleri büyük kızım beğenmedi. Fakat küçük olanı bayıldı. Zevk sizin...



Malzemeler:
  • 4 su bardağı armut rendesi
  • 1 su bardağı su
  • 2 su bardağı şeker
  • bir tutam karanfil (isteğe göre)
  • 1/2 tatlı kaşığı zerdeçal
  • 1 küçük limonun yarısı







Yapılışı:
  1. Armutların kabukları soyulup rendelenir. Tencereye alınır ve üzerine 1 bardak su eklenir.
  2. İlk anda başında durmakta yarar var, dibi tutmasın diye, sonra armutlar suyunu salınca kaynatılacak.
  3. Kaynamaya başlayınca içine karanfil ve şekeri eklenecek. Böylece daha da kaynatılacak. Her zamanki şeker marmelat pişirme tekniğine göre pişirilecek. (Bu süre armutların sululuk miktarına göre değişebilir.)
  4. Siz bir kaşığı marmelata koyun karıştırın ve havaya kaldırıp bakın en son damlanın düşmesi yavaşlamışsa olmuş demektir. Biraz da soğuyunca koyulaşacağını düşünüyoruz.
  5. İndirmeden önce limon suyunu ve zerdeçalı ekliyoruz. 4-5 dakika kadar daha ocakta tutup alıyoruz. Sıcakken kavanoza dolduruyoruz. Soğuyunca kapağını kapatıp dolaba alıyoruz. Afiyet Olsun...