..

21 Temmuz 2014 Pazartesi

HAŞHAŞLI DÜĞÜM ÇÖREK

   Ramazanın son günlerine yaklaştığımız şu günlerde, buruk bir hüzün var üzerimizde. 
Bu hüzünün sebebi hem ramazanın bitiyor olması, bir diğer sebebi ise, dünya müslümanlarının içinde bulunduğu bu zor günler.
Dualarımıza onları da katalım olur mu? Sadece dua etmekle kalmayıp aynı zamanda İsrail mallarını da boykot edelim lütfen. Bir kurşunun parası da bizden çıkmış olmasın.
Çöreğe gelince, teyze kızım Nilgün Ablam da yediğim bu çörek daha önce yediklerimden çok farklı çok başarılıydı. Yumuşacık oluyor ve birkaç gün bayatlamadan yine aynı yumuşaklıkta tüketebiliyorsunuz.
Kesinlikle tavsiye ederim, lezzeti garanti bir kere deneyin zaten ikincisini  hane halkınız isteyecektir yeniden. Kalın Sağlıcakla...


Malzemeler:

Hamuru İçin:
  • 1 paket instant maya
  • 1 tatlı kaşığı tuz
  • 5,5 su bardağı un
  • 2,5 su bardağı ılık su
Hamuru tekrar yoğurmak için :
  • 3 kaşık sıvıyağ

Haşhaşı hazırlamak için:
  • 125 gram kadar ezilmiş haşhaş
  • 3-4 yemek kaşığı kadar sıvıyağ
  • 1 tatlı kaşığı kadar tuz
Üzeri için : 1 yumurtanın sarısı

Yapılışı:
  1. Un, tuz ve mayayı bir kasede karıştırıp, üzerine azar azar ılık su ilave ediyoruz. Bir taraftan da yoğurup, çok da katı olmayan bir hamur elde ediyoruz.
  2. Bu hamurun üzerini örtüp, mayalanmasını bekliyoruz. Diğer taraftan, haşhaşı bir kasede sıvıyağ ile ezip üzerine tuz da ekliyoruz. Su ilavesi yapmıyoruz.
  3. Hamurumuz gelince, 3 kaşık sıvıyağı azar azar elimize alıp, hamuru bu yağla tekrar yoğuruyoruz.
  4. İkinci kez hamuru mayalanması için üzerini örtüyoruz. 
  5. Hamur tekrar mayalanıp kabarınca, 3 parçaya ayırıyoruz. Her bir parçayı yuvarlayıp, elimizle açıyoruz. (Oklava yada merdane kulllanmıyoruz.) Elimizle açarken, hazırladığımız haşhaşlı harcı kullanıyoruz. Harçtan her yerine sürüp resimdeki gibi ikiye katlıyoruz. Sonra bu ikiye katladığımız (D şeklini alıyor) hamuru enine kesiyoruz.
  6. Her bir kestiğimiz şeritin bir ucunu içeriye diğer ucunu dışarıya doğru büküp iki ucunu bir araya getirip düğüm atıyoruz.
  7. Önceden yağlanmış tepsiye (ben kelepçeli kalıp kullandım) diziyoruz. Aralıklar ile dizmekte yarar var çünkü epeyce kabaracaklar.
  8. Bu işlem diğer iki parça hamur için de yapılınca, üçüncü kez mayalanmaya bırakıyoruz. (Bu kez tepside). Hamurun mayası tekrar gelince üzerine yumurta sarısı sürüp 180 dereceli fırında üzeri kızarıncaya kadar pişiriyoruz. Afiyet olsun...

13 Temmuz 2014 Pazar

KÖFTELİ BEZELYE YEMEĞİ

 
  Köfteli bezelye yemeği, bu sene ramazanın ilk iftarı için hazırlanmıştı. Bir gün öncesinden kalan bezelyeleri değerlendirmek üzere, küçük ama mütevazi iftarımıza eşlik edecekti.
  Eşlik etti etmesine üstelik, beklenmedik gelen misafirlerimizin iftarına da eşlik etti. İftara, 1 saat falan yoktu sanırım, ben bütün gün ilk orucun rehavetiyle, öylesine birşeyler yapmıştım. Biraz tembel biraz üşengeç geçirdiğim günümü ramazana yakışır değildi. Eşimin telefonu çaldı, arayan yıllar öncesinden tanıdığım ortak arkadaşlarımız Gonca ve Murat, Ereğli dönüşü, bize uğramadan geçmemek istemişler, sağ olsunlar.
Gonca ve Murat, bizim yüksekokuldan tanıdığımız samimi arkadaşlarımız. Onlar da bizim gibi okulda tanışıp evlendiler. Her neyse, tabi çok mutlu oldum ama bir o kadar da telaşlandım doğrusu. Yani ne bileyim hiç hazırlığım yoktu. Murat "_Ne yemek var iftarda, tamam mercimek çorbası ve bezelye biz de de börek var, başka birşey hazırlama size iftara geliyoruz." deyince önce şaka zannettim. Sonra anladım ki sahi imiş.
Gerçi Murat'ın börek dediği de Konya'nın etli ekmeğiymiş, onu da getirdiklerinde gördük :) Bunca yılın Ereğlili damadı Etlli ekmeği öğrenememiş mi Murat , derim ben tabi şimdi :)
Her neyse işte böyle geçen çok mutlu ve bir o kadar da mütevazi ilk iftarımızın yemeği köfteli bezelye. Bende bezelye denince ilk çağrışım yapacak bu mutlu anlar olacak. İyiki geldiniz, sizleri görmek güzeldi, yeniden...

Malzemeler:

  • 1 kavanoz konserve bezelye (yada bir kase haşlanmış bezelye)
  • 100-150 gram kadar yağsız kıyma
  • 1 tatlı kaşığı un
  • 1 küçük soğan
  • 1/2 kaşık salça
  • 1/2 havuç yada bir küçük havuç
  • 1 kaşık kavrulmuş un 
  • 1 çay kaşığı sebze çeşni
  • isteğe göre 1 diş sarımsak
  • karabiber,tuz

Yapılışı:
  1. Köfteleri hazırlamakla işe başlıyoruz. Köftelik kıymaya, un, tuz, karabiber ekleyip misket büyüklüğünde köfteler yapıyoruz.
  2. Bir tencereye çok az sıvıyağ katıp, küp küp doğradığımız kuru soğanı,(isterseniz sarımsağı da) şeffaflaşana kadar , bir de ince ve küçük doğradığımız havucu ekleyip kavuruyoruz. Havuçlar biraz yumuşayınca salça ekliyoruz. Sonra köfteleri katıp (sertse bezelyeleri de katıyoruz.)
  3. Hepsini bir iki karıştırıp, suyunu ekliyoruz. Üzerini geçene kadar  su ekleyip, kısık ateşe alıyoruz. Ben kavrulmuş un kullandıım için, bu sırada bir kaşık kavrulmuş unu, biraz yemeğin suyu ile özeleyip yemeğe ilave ediyorum. Bu un hem kıvam veriyor hem de ayrı bir rayiha. Siz eğer kavrulmuş un kullanmayacaksanız, yağını koyduğunuz esnada unu yağla birlikte de kavurarak yapabilirsiniz.Sebze çeşni ve tuzunu katıp, pişiriyoruz. Afiyet Olsun.
Not: Kavrulmuş un pek çok yemeğime hatta çorbalarıma kullanıyorum. Bir teflon tavada yada tencerede, unu katıp rengi hafif sarı olana kadar, kokusu gelene kadar kavuruyoruz. Soğuyunca, bir kavanoza alıp istediğimiz yerde kullanıyoruz. Bu şekilde arabaşı çorbası yapımı da daha pratik oluyor. 

12 Temmuz 2014 Cumartesi

Galetalı Patates Köftesi



     Patates köftesi çoook eskilerden kalma tariflerdendir. Herkes kendince yorumlar, hatta ben bazen çiğden yaparım bazen de böyle haşlanmışından.Birçoğumuzun belleğinin bir köşesinde patates köftesi vardır, annelerimizin yaptığı.
   Nerden aklıma esti derseniz, evde fazladan haşlanmış patateslerim olunca aklıma geldi. Bu geçmişten gelen lezzet hem çok tanıdık hem de pratik. Kalın Sağlıcakla...

Malzemeler:

  • 5-6 adet haşlanmış patates
  • 1 büyük kuru soğan
  • 2 iri diş sarımsak
  • 1 yumurta
  • 2 kaşık galeta unu (içi için)
  • 1/2 çay bardağı galeta unu (dışı için)
  • bir tutam maydanoz
  • karabiber,nane,tuz

Yapılışı:
  1. Haşlanmış patatesler rendelenir. Üzerine kuru soğan rendelenir, ince kıyılmış maydanoz, baharatlar,tuz ve 2 kaşık galeta eklenir.
  2. Üzerine bir adet yumurta kırılıp,yoğurulur.
  3. Yassı olacak şekilde köfteler yapılır ve galetaya bulanır. Kızdırılmış yağda önlü arkalı pişirilir. Afiyet Olsun...


11 Temmuz 2014 Cuma

Zeytinyağlı Ispanak Kökü Yemeği



        Babaanne yemeklerimdendin ıspanak kökü yemeği.
Bence zeytinyağlıların içinde yeri çok özeldir. Kızlarım bile çok sevdiler severek tükkettiler. Belki bu kadar kıymetli oluşu, bu kadar az oluşundandır. Nitekim, iki demek ıspanaktan sadece bir küçük tabak çıkıyor. Siz ıspanak köklerini kesip, buzlukta biriktirerek de yapabilirsiniz, öyle denemişliğim de vardır. Tabi o zaman tadındaki değişikliği de kabul etmelisiniz.
       Zeytinyağlıları pişirirken kesinlikle, kısık ateşte ve su eklemeden kendi suyunda pişirin. Suyun içinde yüzen bir yemeğe zeytinyağlı denmez. Ayrıca bilinenin aksine, çok soğuk tüketmeyin, yemeğin ılık olması makbuldür. Son olarak şeker katılır zeytinyağlıya diyerek bolca şeker ilavesi yapmayın, şekerden ziyade ekşilik zeytinyağlıya asıl tadını verecektir.

Malzemeler:

  • 2 demet ıspanağın kökü (bir küçük kase kadar)
  • 1 büyük soğan
  • isteğe göre 1 irice diş sarımsak
  • 2 yemek kaşığı zeytinyağı
  • 1 küçük domatesin rendesi
  • 1,5 yemek kaşığı limon suyu
  • 1 çay kaşığı toz şeker
Yapılışı:
  1. Ispanak köklerini, saplarını yakın olacak şekilde kesip, uç kısmını bütün kalacak şekilde temizliyoruz. Sonra çeşmenin altında yıkayıp bir de su dolu bir kapta toprakları çıksın diye bekletiyoruz.
  2. Soğanları küp küp doğrayıp iki kaşık zeytinyağında hafifçe kavuruyoruz. Sarımsağı da doğrayıp ekliyoruz.Ispanak köklerini ekleyip, tuzunu şekeri katıyoruz. Ağzı kapalı olarak kısık ateşte bırakıyoruz.
  3. Üzerine isteğe göre bir küçük domatesin rendesini ekleyip, biraz limon suyu ekliyoruz. Arada bir hafifçe karıştırıyoruz. (Eğer suyu hiç kalmamışsa çok az su ekliyoruz.) 
  4. Ispanak kökü zaten çabuk pişecektir. Pişip pişmediğine bakıp ılık olarak tüketiyoruz. Afiyet Olsun...

9 Temmuz 2014 Çarşamba

Gazoz Tatlısı


   Haziranın başlarında, akraba günüm vardı. Arkadaşım Halime sağ olsun, bana yardıma geldi bir gün öncesinden. Birlikte yaptığımız bu tatlıyı ikimizde ilk kez denedik, ve  memnun kaldık. Hatta ben bu seneki bayram tatlımı, gazoz tatlısından yana kullanmaya karar verdim.  Hem yapımı çok pratik, hem de lezzeti garanti. Deneyin pişman olmazsınız.

   Bu ölçülerle, iki tepsilik tatlı çıkıyor. Eğer siz daha az yapmak istiyorsanız, miktarları yarıya indirip deneyebilirsiniz. Yada pişirip, bir kenara kaldırabilirsiniz. İstediğiniz zaman da biraz fırında ısıtıp şerbetlersiniz. Afiyet Olsun...






































Malzemeler:


  • 1 su bardağı sade gazoz
  • 1 paket yaşmayanın yarısı
  • 2 yumurta
  • bir çimdik tuz
  • aldığı kadar un
  • arası için:
  •  1 su bardağı irice çekilmiş ceviz
  • 1/2 su bardağı sıvıyağ
  • şerbeti için:    5 su bardağı şeker
  •                      5 su bardağı su
Yapılışı:
  1. Gazoz, maya, yumurta,  bir çimdik de tuz katıp karıştırıyoruz. Azar azar un ilave ederek kulak memesi yumuşaklığında hamur elde ediyoruz.
  2. Bu hamurun üzerini temiz bir bezle örterek 10 -15 dakika dinlendiriyoruz.
  3. Şerbeti ocağa koyup, kaynatıyoruz, kaynayınca ve şerbet kıvamını alınca, birkaç damla limon sıkıp bir iki fokurdatıyoruz.
  4. Hamuru 3 bezeye ayırıyoruz. Her bir bezeyi açabildiğimiz kadar açıyoruz. (çok ince açarsak ince ve sık rulo olur, biraz daha kalın açarsak daha pufidik olur,benimki gibi). 
  5. Açtığımız hamurun üzerine birkaç kaşık sıvıyağ katıp heryerine yayıyoruz. Cevizin 3'te birini alıp her yerine serpiyoruz. Hamuru ortasından kesip, iki tarafa rulo yapıyoruz. Yani bir parça bezeden iki tane rulo oluyor. Bu ruloyu bir parmak genişliğinde kesip, yağlanmış tepsiye diziyoruz. 10 dakika tepside dinlendirip pişirmeye alıyoruz. (daha fazla bekletirsek hamur iyice mayalanır şekilsiz olur.)
  6. Önceden ısıtılmış 170 dereceli  fırında kızarıncaya kadar pişiriyoruz. Diğer bezeler için de aynı işlemi yapıyoruz.  Fırından çıkan tatlıların şöyle alevi geçince ılınmış şerbeti döküyoruz. Afiyet Olsun.
Not: Bu ölçülerden dolu dolu iki tepsi tatlı çıkıyor. Siz ölçüleri yarıya indirip deneyebilirsiniz. 




5 Temmuz 2014 Cumartesi

Köyümüzden Görüntüler ve Mihalgazi'nin Salatalık Seraları

     Köyümüze gittiğimizde kirazlar toplanıyordu. Köyümüz yaklaşık 2000 nüfuslu bir yer olmasına karşın kiraz zamanı sokaklarda in cin top oynar. Herkes kirazları zamanında toplayabilmenin telaşıyla yoğun ve meşakkatli bir döneme girer. Takriben 1 ay süren bu sürede, herkes yorgundur. İşte biz de böyle bir zamanda gidip geldik, çünkü malum gelen, ramazan ayıydı. Benim de buralarda yapacağım hazırlıklarım vardı.
    Yukarıdaki resimde annemle birlikte görünüyoruz. Onlar saat 18'de kirazdan gelince, kapının önündeki avluda oturuyoruz. Ben de Dursun Eren'e biraz hava aldırmış oluyorum. Diğer saatler epeyce sıcak oluyor çünkü.
    Annem harika bir kadındır. Bulduğu her yere sebze dikmeye bayılır. Avlusundaki o küçücük köşeye bile fasulyeler dikmiş.
   Kazlar ise bizim en sevdiğimiz görüntüleri sergilediler. Her ne kadar resimlerini çekebilmek için koşuşturmamız gerekirse de birlikte sürü halinde yürüyüşleri tam bir geçit töreni edasıyla oluyor. Bir de yerli yersiz kaz sesleri ile uykuların bölünmesi var tabi...
   Kızımın elindeki tavuk ise evcilleştirilmiş, amcamların tavuğu. Böyle elden ele gezmeye alışmış, her ne kadar alışılmış birşey olmasa da. Kızıma dokunmamasını söylemem pek de fayda vermiyordu açıkçası, bir de bu tavuk benim küçük oğluşumun yiyeceği yumurtayı bize temin etti. Her güne bir yumurta, hiç aksatmadı maşallah. Bu konuda da ayrıca bir maharetlidir kendileri :)
   Resimdekiler ise babaannem ve dedem. Onların da birer kare resimleri buralarda yerini alsın istedim. Ufaklığı zaten tanıyorsunuz, benim küçük aşkım.
 
   Yukarıdaki resimdeki yer, Dursun Fakıh'ın türbesi. Bu kıymetli şahsiyet, benim köyümün girişindeki koni şeklindeki tepede yatar. Osmanlı Devleti'nde ilk hutbeyi okuyan kişidir. Aynı zamanda Osman Bey'in bacanağıdır. Resimde köyümün Dursun Fakıh tepesinden görüntüsü var. Bir diğer karedeki kişi ise benim kıymetlim, bitanecik babamdır. Var ol babacığım.
   
   Bu güller türbenin avlusundan. Çok bakımlı ve temiz tutuyorlar orayı. Bizim Hıdırıllez bayramımız ve Söğüt Ertuğrulgaziyi Anma Yörük Şenlikleri'nden sonraki pişen pilav da burada pişer. Hatta Kadir gecesinde vs önemli günlerde burada köylünün yardımları ve Dursun Fakıh'ı Yaşatma Derneği desteğiyle yine Kadir pilavımız pişer ve kadir gecesi bütün köye dağıtılır.  Dursun Fakıh derneği 'nin bir diğer kolu da Mehter Takımı'dır. Köyümüzün gençleri, orta yaşlıları hatta bazen yaşlı diyebileceğimiz yaştaki kişileri ile gönüllü olarak oluşturulmuş bir Mehter Takımımız mevcuttur. Bu böyle uzun yıllardan beri kişiden kişiye geçerek öğretilir ve yaşatılır. 
Ruhuna Fatiha lütfen .

   Yukarıdaki görüntüler ise Mihalgazi'den. Amcakızım Münevver'i ziyarete gittik. Onlar Mihalgazi de seralarda sebze yetiştiriyorlar. Mihalgazi küçük ama çok şirin bir yer. Hemen evlerinin 100 metre altından Sakarya Nehri geçiyor. Onlar da bu bereketli toprakların hakkını veriyorlar Allah için. En çok bu seralara bayıldım. Dallardan sarkan küçücük salatalıkları görmeliydiniz, insanın içi gidiyor.
   Resimdekiler, Münevver ve eşi Mehmet. Bu seranın emekçileri. Rabbim emeklerini zayi etmesin, bol ve bereketli kazançlar nasip etsin inşallah.

   Burada da patlıcanın çiçeği ve yeni büyüyen bebek patlıcanı görüyorsunuz. Diğer resimde ise gelinimiz Fadime ve bendeniz yer alıyoruz.


  Arkamızdaki nehir tahmin edeceğiniz gibi Sakarya nehri. Bu bereketli topraklarda bir de kaplıca var. Biz küçük kızlarken, Münevver ve beni babaannem bu kaplıcaya götürürdü. Orada bir hafta on gün kadar kalırdık. Yıllar sonra ilk kez yine gittim oraya. Hiç değişmemiş desem yeridir. Küçük ama bir o kadar da şifalı. 
   Bu güzel anılar için teşekkürler Münevver. Şimdiden özledik sizleri...

4 Temmuz 2014 Cuma

Ramazan Öncesi Görüntüler (Piknik, Karne, Yolculuğumuzdan Kareler)

Hayırlı Ramazanlar öncelikle herkese.
Biliyorum yine geç kaldım. Fakat bunları yayınlamadan geçemezdim.
Kızım bu sene ilkokulu bitirdi, ortaokullu oldu. Her ne kadar ortaokul değil 5. sınıf desek de bu sene 4 yıldır bizden emeğini esirgemeyen öğretmenimiz Özlem Hanım'dan ayrılıyoruz. Okulun son günlerinde, yaptığımız piknik son kez birlikteliklerimizden oldu. Hakkınızı helal edin tekrar, çocuğumda çok emeğiniz var.
Bu sene ingilizce dersi ile, hayatımıza giren, Nergis Hanım da çocuklarımıza emeği geçen öğretmenlerden. Kendisi sağ olsun piknikte de başka her türlü etkinliklerde de bizi yalnız bırakmadı. İngilizceyi sevdiren kişi oldu, Siz de hakkınızı helal edin, hocam.

Piknikler, etkinlikler derken geldi çattı karne günü. Çocuklardan tutun, velilere kadar herkes gözyaşlarını saklayamadı. Tek tesellimiz ise, 5lerle dolu karnemiz oldu.
İzgi'nin sınıf arkadaşı Ecren'in, bizim evin çok yakınında parkta, doğum gününü kutlaması, çocuklar için değişik ve hoş bir anı olarak kaldı. İyiki doğdun Ecren nice yaşlara....
Vee sonunda anneannemize gitmek için düştük yollara. Yolculuğumuz üç çocuklu, ve epeyce uzun oldu. Giderek büyüyen ailemizle bir yere gitmenin zorluğunu taa iliklerime kadar hissettim. Yine de iyiki varsızınız yavrularım.
Köyden görüntüler, ve dahası ile bir sonraki postta görüşelim olur mu ?
Hayırlı Ramazanlar....

12 Haziran 2014 Perşembe

Köfteli Bostan Patlıcanı ( Porsiyonluk Patlıcan Kebabı)


       Bütün İslam aleminin kandilini kutluyorum, Rabbim bu geceyi günahlarımızdan arınmaya vesile etsin inşallah.
       Çook günler öncesinde yazdığım posta geçelim isterseniz.
     _ Allah'ım artık yeter. diye bağırasım var. Ödevler ödevler... Okul bitti ödevler bitmedi. Neden bir türlü rahatlayamıyoruz acaba. Şimdi bizim zamanımızda okulun bitmesine birkaç hafta kala ders mers kalmazdı diyeceğim, senin zamanın mı kaldı demenizden çekiniyorum. Bu yüzden böyle bir gaf yapıyor muyum? Yok canım yapmıyorum :(
      Allah'ım hayırlısıyla bir yaz tatiline ereydik. Gerçi adı yaz tatili ama yazın gelmeye de pek niyeti yok besbelli. Kendimi puslu yağmurlu kasım ayında hissediyorum.
      Diyordum bundan birkaç gün öncesine kadar. Neyse ki hayırlısıyla yarın karneleri alıp, hop anneanneye gideceğiz. Şimdiden bütün karne alan öğrencileri kutluyorum. Güzel bir yaz olsun inşallah.
      Patlıcan kebabına geçecek olursak, patlıcan kebabının pek çok çeşidi var. Ben de birkaç kez yaptım bunları. İtiraf etmek gerekirse bu şekildeki bostan patlıcanlardan yaptığım porsiyonluk olanlar benim favorim oldu. Hem kişi sayısına göre oluyor, hem bostan patlıcanın lezzeti...
      Köftenin malzemeleri ise, sertleşmesini önleyerek, patlıcana mümkün oldukça yakın bir yumuşaklıkta olup, patlıcana uyum sağladı.

Malzemeler:

  • 2 adet bostan patlıcan
  • 2 adet domates
  • 1-2 adet biber
  • 1 kaşık salça
  • kızartmak için sıvıyağ
  • 300 gram yağsız kıyma
  • 1/2 paket kabartma tozu
  • 1 yumurta
  • 1 adet kuru soğan
  • karabiber, kimyon,kekik,tuz

Yapılışı:
  1. Patlıcanları alaca soyup, bir parmak eninde yuvarlak kesiyoruz. Tuzlu suya atıp bekletiyoruz.
  2. Kıymanın üzerine,soğanı rendeleyip ekliyoruz, yumurta ve baharatları da ekleyip yoğuruyoruz. Üzerini streçleyip, dolaba kaldırıyoruz. En az yarım saat dinleniyor. Çıkartıp kabartma tozunu katıp tekrar yoğuruyoruz.
  3. Patlıcanları sudan çıkartıp kuruluyoruz ve tavaya biraz sıvıyağ katıyoruz. Patlıcanları şöyle bir ters yüz ederek çok az kızartıyoruz.
  4. Patlıcanların eninde yassı köfteler yapıyoruz. Tavada bir ters yüz ederek, hafifçe kızartıyoruz.
  5. Tepsiye bir patlıcan koyup üzerine köfteyi koyuyoruz, onun üzerine tekrar patlıcan koyuyoruz. En üstüne yuvarlak kestiğimiz domates dilimlerini ve onun da üstüne biber koyarak kürdanla sabitliyoruz.
  6. Bir kapta bir kaşık salçayı suda ezerek, patlıcanlara ekliyoruz. Fırında orta ısıda pişiriyoruz. Afiyet Olsun...
  

5 Haziran 2014 Perşembe

Pril'in Yeni Yüzü Açelya Akkoyun ile Buluşma (Geç Kaldın Ne Acele Ediyorsun :?)



Soma'daki şehitler vs derken epeyce gecikmiş bir post oldu bu. Tabi bir de kızların öğretmenleri. Bu aralar sıkça söylediğim şey "_ Bu öğretmenler çıldırmış olmalı. Özellikle de küçük kızım, akşamları ağlayarak geliyor, çok dersim var diye. Büyük olan ise geceyarılarına kadar ödevlerini bitiremiyor. Hatta en son sınavımız bugün oldu, yarın ise sözlü var, o kadar diyorum.
Bir de küçük Dursun Eren'inimiz var tabi. Onu da başka bir postta anlatırım artık.
Etkinliğe dönecek olursak,
Hayatımın en güzel tecrübelerinden biriydi diyebilirim.
Doğumdan sonra aldığım kilolardan dolayı, giyecek kıyafet bulmakta zorlanmaktan mı bahsedeyim, yoksa çocukların hepsini bir tarafa bırakıp, koştura koştura Midpoint'e yetişmeye çalışmamla mı. Artık nasıl telaş yaptıysam, en erken giden blogcu ben olmuşum :) Zaten yapılacak bir işim olduğu zaman, huyumdur geç kalmaktan nefret ederim, işte böyle erkenden gider otururum :)
Henkelin en bilindik ürünlerinden, Pril'in yeni yüzü Açelya Akkoyun ile tanışma ve yemek yeme fırsatım oldu.
Açelya Akkoyun, tıpkı ekrandaki gibi hem çook güzel hem de çok mütevazi.
Aynı zamanda da maşallah diyeyim epeyce uzun. Belki benim yanımda kalınca böyle uzun olmuştur diyeceğim (yoksa ben kısa falan değilim tabii ki :)) Az daha belinden sarılıp "Ah canım " diyesim geldi, kendimi tuttum. Neyse zaten bizim Ankaralı blogculardan pek çoğu da benim gibi minyatürmüş. Buna da ayrıca sevindim :)
 Bu etkinliğe davet edildiğim için çok mutlu oldum. Özellikle bu benim ilk etkinliğim olduğu için, birçok takip ettiğim blogcuyla tanışmak da bu açıdan en çok merak ettiğim şeylerdendi.
Birkaç fotoğraf çektim tabii, hem de çook geç kaldım bunu yayınlamaya.

Ben yine kızlar ve bebek diyeceğim, siz de "_E yeter Elif. " diyeceksiniz. Neyse geçelim beni.
Müge hanımdan da bahsetmeden edemeyeceğim. Kesinlikle hepsi de  çok mütevazi çok düzgün kişilerdi. Ben hepsiyle de tanışmaktan biraz şaşkın çokça da mutlu oldum. Teşekkürler Pril...

18 Mayıs 2014 Pazar

301 Dediler En Son...



          Günlerdir hepimizin gözü kulağı Soma'da. Eşi benzeri görülmemiş ölçüde büyük bir kayıp bu yaşananlar.
          Şimdiye kadar 301 diye rakam verildi, umarım artmaz. Rabbim hepsini cennetine şehitlik mertebesinde kabul eylesin inşallah. Ailelerine ve yakınlarına da sabırlar versin.
          Çok şey yazılabilir bu yaşananların üzerine, çok şey söylenebilir, çok kişiler suçlanabilir hatta suçlanmalıdır da...
          Ben hiç birisine değinmeyeceğim, uzun, buruk bir sessizlik öylece kalacak boğazımda...

13 Mayıs 2014 Salı

Meyveli Kolay Pasta


     Bu pastanın pratikliği ( yada kolaylığı diyelim ), kullandığımız hazır pasta kremasından geliyor. Her ne kadar hazır ürünler kullanmayı yeğlemesek de bazen böyle kaçamaklar çocuklara büyük sürpriz oluyor. Nasıl mı?
     Mesela ilk denediğimde, çikolatalı yapmıştım. Küçük bir misafirimiz vardı, çocuklar yemekten sonra tatlı birşeyler isteyince, "Size kek pişiriyorum. " demiştim.Onlar mutfakta kek yaptığımı sanıyorlardı, fakat beni elimde pasta ile gördüklerinde hem çok şaşırdılar, hem de çok mutlu oldular.
      Şimdi onların bu mutluluğu, hazır ürünleri ara sıra da olsa kullanmaya değmez mi yanı :)
      Kekiniz eğer hazırsa, hazır krema da kullanacaksanız, daha da pratik olur işiniz. Nerdeyse 15-20 dakikaya düşer pastayı hazırlamaktaki süreniz. Belki fikir olur kimbilir :)

Malzemeler:
(fincan ölçüsü türk kahvesi fincanı iledir)
Keki İçin:

Baton kek kalıbı için:
  • 2 yumurta
  • 1,5 fincan sıvıyağ 
  • 1,5 fincan süt
  • 1,5 fincan şeker
  • 2 fincan + 1 kaşık un
  • 1 yemek kaşığı kakao (tepeleme)
  • 1 paket karabartma tozu 
Kreması İçin:
  • 1,5 su bardağı soğuk süt
  • 1 kaşık yumuşak margarin
  • 1 paket hazır pasta kreması (kutuda toz halinde olanlardan)
Arası ve Süsleme İçin:
  • 2 adet muz, bir küçük kase çilek, birkaç tane malta eriği (çekirdekleri çıkartılmış ve kabukları soyulmuş)
  • Yada siz istediğiniz herhangi bir mevsim meyvesini kullanabilirsiniz.


Yapılışı:
  1. Öncelikle kalıbımızı yağlıyoruz. Bir kasede yumurta ve şekeri iyice çırpıyoruz. Sıvıyağ süt katıyoruz.
  2. Kakao, un ve kabartma tozunu karıştırıp bu karışıma ekliyoruz. Karıştırıp, yağlı tepsiye alıyoruz.
  3.  Önceden ısıtılmış, 180 derecede içini çekene kadar pişiriyoruz.
  4. Kek pişerken, pasta kremasına sütü ekleyip çırpıcı ile iyice çırpıyoruz, margarini de ekleyip daha hızlı ayarda çırpıp dolaba kaldırıyoruz. (İsterseniz margarin kullanmayabilirsiniz size kalmış)
  5. Mevsim meyvelerinden istediklerimizi dilimliyoruz.
  6. Pişen ve soğuyan keki ortadan ikiye kesip, meyve suyu yada birkaç kaşık süt gezdiriyoruz. Alt kısımda olanın üzerine pasta kremasından sürüyoruz. Dilimlediğimiz meyveleri de bir sıra diziyoruz. Meyvelerin üzerine yine pasta kremasından sürüp diğer katı koyuyoruz, bir iki kaşık kadar süt yada meyve suyu yine bu katın üzerine gezdiriyoruz. Sıkma aparatı ile her yerini krema kaplayacak şekilde dolduruyoruz. İstediğimiz şekilde süslüyoruz. Bir iki saat dolapta bekletip tüketiyoruz. 
Not: 
  • Bu şekilde hazır pasta kreması kullanılarak yapılan pastalar fazla bekletilmeden tüketilmelidir, kremanın yapısı gereği.
  • Meyvelerle yapılabildiği gibi çikolata parçacıklı yada siz nasıl isterseniz öyle de yapabilirsiniz.
  • Hatta buzdolabına kaldırmadan da tüketilebilir. Şahsen bizim küçük bir misafirimiz geldiğinde yapıp, bu şekilde yemişliğimiz vardır :)

11 Mayıs 2014 Pazar

Süt Kaymaklı Poğaça (Mutlu Poğaçalar)


          Mutlu haftalar Sevgili Dostlar...
Bu haftaya yine poğaçayla başlayalım istedim.
Nihayet sütçü buldum. Bizim binadan birkaç komşumun aldığı sütçüden epeydir ben de süt alıp kendi yoğurdumu yapıyorum. Yoğurdu yapıyorum yapmasına ama, benim ufaklıklar, bir yoğurdun üzerindeki kaymağa burun kıvırıp yoğurt yemek konusunda sorun çıkarınca, kaynattığım sütün üzerine biriken kaymağını her seferinde almaya başladım. Öyle ki ben 5 kg sütü kaynatıyorum, ve başında durarak kaynattığım için, üzerine biriken kaymağı bir kaseye alıp, mayalama aşamasına gelinceye kadar bütün kaymağı bu şekilde basit yoldan alıyorum.
Önceleri, bu kaymağı, hazır yufkadan yaptığım böreklerin içine kattım, iyi sonuç aldım. Bu sefer poğaçanın içine koymaya karar verdim, sonuç yine güzeldi. Siz eğer bu şekilde sütün kaymağını toplamakla elde edemezseniz, hazır kaymaklar da iyi sonuç verir diye düşünüyorum. Nitekim daha önce Kaymaklı Rulo Poğaça ile hazır kaymaktan poğaça yapmışlığım da vardır.
Poğaça demişken, buradan  yaptığım poğaçalara bir göz atabilirsiniz.
Bu kez poğaçaları bilindik şekliyle yapmak istemedim. Basitçe yuvarlayıp bu şekli verdim. Kızlar poğaçaların şeklini, bazen kalbe, bazen de mutlu mutlu gülümseyen yüze benzettiler :)
Bu yüzden bir diğer adı mutlu poğaçalar oldu. Kalın Sağlıcakla...


 Malzemeler:

  • 1 küçük kase süt kaymağı
  • 1/su bardağı sıvıyağ
  • 1 su bardağı su
  • 1 yemek kaşığı şeker
  • 1 tatlı kaşığı tuz
  • 1 tatlı kaşığı instant maya
  • aldığı kadar un
  • 1 yumurta (beyazı içine sarısı üzerine)
  • Üzeri için çörekotu

Yapılışı:
  1. Süt kaymağı, yumurta beyazı, şeker,ılık su, sıvıyağ birlikte karıştırılır.
  2. Bir bardak unun içine, instant maya, ve tuz kartılıp birlikte sıvı karışıma katılır.
  3. Aldığı kadar un ekleyerek ele yapışmayacak bir hamur hazırlanır. 
  4. Hamur ılık ortamda bir saat mayalandırılır.
  5. Hamurdan cevizden biraz büyük parçalar koparırız. Yukardaki gibi şekil vererek, önce elimizle çubuk gibi açarız, sonra iki ucundan alıp, ortada birleştiririz. 
  6. Tepsiye dizip, üzerine çırpılmış yumurta sarısını süreriz ve isteğe göre çörekotu yada susam vs. serpip, 180 dereceli fırında kızarıncaya kadar pişiririz. Afiyet Olsun...



8 Mayıs 2014 Perşembe

İnegöl Köfte



  Çocuklu evlerde özellikle, kırmızı et çokça tüketilmesi gerekiyormuş uzmanlara göre. Bunu biliyorum da bilmesine, benim kızlara nasıl yedireceğimi bir türlü bilemiyorum. Balık ve tavuğun da evimizde sevilerek yenilmediğini düşünürsek, geriye kalıyor köfte...
   Bu şekilde yapınca  bence çok leziz oluyor, hele de içine kuzu kıyması da ilave edilirse... Ev usulü Adana Kebabında bu şekilde yapmıştım dilerseniz buradan bakabilirsiniz.

Malzemeler

  • 500 gram dana kıyma (döşünden iki kere çekilmiş)
  • 4 yemek kaşığı su yada soda
  • 1/2 paket kabartma tozu, 
  • kimyon,kekik,karabiber,tuz (aslında inegöl köftede kullanılmaz ama ben kullandım)
  • 1orta boy kuru soğan
  • 1/2 çay bardağı robotta çekilmiş kuru ekmek içi (galeta unu)

Yapılışı: 
  1. Kıymanın içine bütün malzemeler katılır, soğan rendelenir ve 10 dakika yoğurulur. 10-15 dakika dinlendirilir.
  2. Köfteye şekli verilir, ve üzeri streçlenerek buzdolabına kaldırılır. En az 2 saat de böyle dinlendirilir.
  3. Makbul olanı, ızgarada yapılması olduğu halde ben tavada yaptım. Eğer tavada yapacaksanız, çok az sıvıyağ ile çevirerek pişirin. Afiyet Olsun...

           Yukardaki resim de bizim evin hallerinden :) Ben de fotoğrafları yüklemek bilgisayara yüklemiştim ki o zaman gördüm. Ablalarının maskarası oluyor yavrum. Bazen başına tülbent takılıyor bazen folklörde kullandıkları fesler bazen de böyle ...
           Üç çocuklu, işi bol, telaşı bol bir ev oldu bizimkisi... Darısı bütün isyenlerin başına...

1 Mayıs 2014 Perşembe

Kırmızı Pancar Çorbası ve Recep Ayı


          Hayırlı Günler Sevgili Dostlar...
Bu sene de hayırlısıyla üç ayların ilkine recep ayına erdik. Hemen akabinde, regaib kandilimizi de yaşadık. Hayırlara vesile olsun inşallah.
Recep ayı herkesin de bildiği gibi üç ayların ilki, Allah'ın ayıdır. Bu ayda Allah'ı anlatan İhlas suresini sık sık okumak gerekirmiş.
Recep ayında ilk günü oruçlu geçirmek 3 yıllık oruç sevabına, ikinci günü oruçlu geçirmek 2 yıllık oruç sevabına, 3. günü oruçlu geçirmek ise 1 yıllık oruç sevabına bedel olurmuş. Bundan sonraki günlerde ise, her bir oruçlu güne birer aylık oruç sevabı verilirmiş.
Allah'ın rahmetinden sual olunmaz, rahmetini de üzerimizden eksik etmez inşallah...

Kırmızı Pancar çorbasını Sare de görmüştüm  aylar önce...
Fakat, Sare, kırmızı pancardan çok farklı bir çorba ortaya çıkarmıştı. Ben hem elimdeki malzemelerden dolayı, hem de daha önce de denediğim ve memnum kaldığım sebze çorbalarından yola çıkarak, kendi damak tadıma göre yaptım. Hem de birkaç kere üst üste yaptım. Hele küçük kızım bayıla bayıla içince daha bir mest oldum. Yaptığım diğer çorbalara bir göz atmak isterseniz Buyurun.
Kırmızı pancardan , daha önce de turşu yapmıştım. Buradan bakabilirsiniz.

Son bir önerim ise, kırmızı pancarlarınızı dışı koyu renkli olanlardan seçerseniz, corbanızın rengi de böyle kıpkırmızı olacaktır. Bir de dış kısımları daha açık renkli olanlar var ki onlardan da yanlışlıkla almışım ve çorbasını yaptım. Bu kez rengi kahverengiye çaldı. Her ikisinin de tadı güzel olmasına rağmen kırmızı olan daha albenili olmuştu. Ben renginden dolayı, kaşar rendesini yakıştırsam da siz isterseniz bunu tercih etmeyebilirsiniz. Denemeniz dileğiyle...


Malzemeler:

  • 3 adet kırmızı pancar
  • 1 adet orta boy patates
  • 1 büyük soğan
  • 3 diş sarımsak
  • 1/2 su bardağı süt
  • 2 su bardağı etsuyu yada su
  • 1/2 yemek kaşığı un
  • sıvıyağ
  • karabiber,kimyon,tuz
  • isteğe göre üzerine kaşar rendesi
Yapılışı:
  1. Soğanları küp küp doğrayıp, sıvıyağda kavuruyoruz.
  2. Pancarı ve patatesi küçük küpler halinde doğrayıp soğana ekliyoruz.
  3. Sarımsakları soyup doğrayıp onları ekliyoruz. Sebzelerin üzerine geçecek kadar su koyuyoruz. Bu suyu çekince bir kere daha üzerini geçecek kadar su koyup bu suyu da çekene kadar pişiriyoruz. 
  4. Sebzeleri robotta püre haline gelinceye kadar çekiyoruz.
  5. Tencereye, biraz sıvıyağ koyup, 1/2 kaşık un koyuyoruz, kavuruyoruz. Daha sonra sebze püresini tencereye ekliyoruz. 2 su bardağı etsuyu yada suyu koyup, karıştırıyoruz. Kaynamaya bırakıyoruz. 
  6. Kaynayınca, baharatlarını, tuzunu ve ekliyoruz. Sütünü ekliyoruz, bir taşım kaynatıp, altını kapatıyoruz. Kaşarla servis yapıyoruz. Afiyet Olsun...

29 Nisan 2014 Salı

Bir 23 Nisan da Böyle Geçti...


 Okulumuz bu sene Bir Başka okulla birlikte, halk dansları alanında paylaşımda bulunmak için, KKTC, Bulgaristan (iki gruptu), Moldova,Makedonya gruplarını misafir etti. Bunun için, bu gruplardaki çocukları, biz ailelerden, 5-6 günlüğüne ağırlamamız istendi.
 Öncesinde tereddütlerim vardı, misafir öğrenci alıp almamak konusunda. Küçük bebek malum, beni en çok engelleyen sebepti. Düşündüğümde, Yabancı misafir almanın, kızlarım için iyi olacağına güzel bir anı olacağına karar verdim.
   Bize Bulgaristan grubundan iki kızımız, Veli (kısaltması) Gabriel geldı. Biri 14 diğeri 11 Yaşında olması dolayısıyla, her ne kadar kızlarımla tam iletişime geçememiş olsalar da biz onları  çok sevdik. Hatta öyle ki, okulun bahçesinde uğurladımda, gözyaşlarımı tutamadım. Umarım ki onlar da bizden memnun kalmışlardır.


      Folklore ayrıca ilgisi olan biri olarak, (ben de 5 yıl folklör oynamıştım) bu etkinlik benim çok ilgimi çekti. Gürcüler beyaz kıyafetleriyle kuğu gibi süzülürken, Bulgarlar hop hop yerinde duramadan eğlenceli bir oyun sergiliyorlardı.

 Artık gelsin fotoğraflar... Gürcü grubu ile...

 KKTC grubu ile...
Bunlar da kortejden görüntüler...



Yirmi üç nisan görüntüleri bu kadar değil di tabii. Küçük kızım da aylarca hazırlandı gösterisini yapmak için. 

Gösteler izlemeye değerdi. Her bir grup gösterisine büyük bir itina ile hazırlanmış ve güzel şeyler çıkarmışlardı ortaya. 

  Anıtkabir ziyaretinden kesitler...


Fırsat buldukça misafirlerimize Ankara'yı gezdirmeye çalıştık. Uğrak yerlerimizden biri de Aquavega idi.

Bir diğeri ise, Gençlik Parkı... Çocukların en mutlu olduğu yer kuşkusuz burası oldu...

Biz onları çok sevdik, folklor gösterilerine de bayıldık. Bu tür organizasyonun kenarında da olsa bir parçası olmak bizi çok mutlu etti. Bu organizasyonu düzenleyen okulumuza ve emeği geçen herkese kocaman teşekkürler...