..
Kış hazırlıkları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kış hazırlıkları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Ekim 2015 Cumartesi

Havuçlu Kamber Biber Turşusu


  Başka nerelerde yapılır bilmiyorum ama, Bilecik'te çok yapılan bu turşu ikramlıkların yanında müthiş güzel gidiyor. Kavanoza koymayıp, taze taze yapıp tüketebileceğiniz cinsten. Ben kavanozlara doldurduktan sonra sadece bir tanesini ayırabildim nasıl göründüğünü gösterebilmek adına. Lezzeti şahaneydi.
  Anneme yaptırdım bu turşuyu. Zaten biberleri de annem, Bilecik'ten gelirken getirmişti. Bu biberlerin bir özelliği var, o da yarısının acı yarısının tatlı oluşu. Gerçi şimdilerde isteyene acı isteyene tatlısı satılsada annemin çocukluğu zamanında yarısı acı yarısı tatlı olurmuş eskiden.
  Bu biberlerden bulanlara kışlık olmasa bile, mutlaka taze taze yapıp denemenizi öneririm.
3 adet yarımşar kg lık kavanoz  için;
Malzemeler;

  • 16-17 adet kadar kamber biber
  • 6 adet havuç
  • her bir biber için;
  • 1 yemek kaşığı üzüm sirkesi
  • 1 tatlı kaşığı sıvıyağ
  • 1/2 tatlı kaşığı şeker
  • 1/2 çay kaşığı tuz
  • 1 diş sarımsak
Yapılışı;
  1. Kamber biberlerin sap kısımları dikkatlice çıkarılıp (kenarı yırtılmadan)çekirdeklerden temizlenir.
  2. Havuçlar soyulup rendelenir.Her bir bibere aldığa kadar rendelenmiş havuçtan koyulur. Doldurulan biberler fırın tepsisine dizilir.
  3. Tepsideki biberlerin her birine teker teker önce 1'er yemek kaşığı üzüm sirkesi koyulur.
  4. Ardından 1 tatlı kaşığı sıvıyağ koyulur yine her birine 1/2 tatlı kaşığı olacak şekilde şeker koyulur.
  5. Her birine 1/2 çay kaşığı tuz eklenir ve son olarak bir büyükçe diş sarımsak dilimlenip biberlerin üzerine birer diş sarımsak gelecek şekilde yerleştirilir.
  6. Hazırlanan tepsi fırına sürülüp, 200 derecede biberler hafifçe buruşup, havuçlar birazcık dibine inene kadar tutulur. 
  7. Hazırlanan yarımşar kg lık kavanozlara biberler  üst üstü (5-6 )biber olacak şekilde dikkatlice koyulup, sıcak sıcak kapakları sıkıca kapatılır. Ters çevirip bekletiriz.  Soğuyunca, kışın yemek üzere serin bir yere kaldırırız.Afiyet Olsun...
 Not; Diğer kış hazırlıklarında yaptığımız gibi, kavanoz kapakları sıfır olup, kapaklar kullanılmadan önce üzerlerini geçecek kadar sıcak suda bir süre kaynatılmalı. Kapaklar kurulanıp, kavanozun ağzı dikkatlice ve sıkıca kapatılmalı. Bunun için birkaç kez elimizden geçirip kontrol etmekte fayda var. Ters çevrilince biberlere birşey olmaz. İçinde kendi sıcaklığından dolayı bir bular oluşur ve bir miktar su birikebilir bu da gayet normal. Biber miktarı biberin büyüklüğüne göre değiştiği gibi bazen 5 bazen de 6 biber sığacak şekilde yerleştirebiliriz. Yemesi çok güzel oluyor, kışlık için yapmasanız bile deneyip taze de tüketilebilecek bir şey bu.


29 Ağustos 2015 Cumartesi

Acılı Domates Ezmesi


  Mutlu günler sevgili dostlar,
Kış hazırlıklarımı bu sene epeyce tamamladım çok şükür. Bu ezmeleri 20-25 gün kadar önce yapmıştım. Yayınlamak yenice kısmet oluyor. Domates sosu da diyoruz tabii ki. Siz isterseniz biberleri benim gibi minik minik doğramayıp, küçük acı biberleri bütün olarak da kullanabilirsiniz.
  Özellikle kısırın ve çorbaların yanında çok seviyorum ben. Kalın sağlıcakla...

Malzemeler;

  • 3 kg domates (ben sobe domates kullandım)
  • 1kg kadar acı sivri biber (biberin acılığına ve damak tadınıza göre azaltıp çoğaltabilirsiniz)
  • 1 demet maydanoz
  • 1 küçük çay bardağı sıvıyağ
  • 1 küçük çay bardağı üzüm sirkesi
  • yeteri kadar tuz
  • 2 baş sarımsak

Yapılışı;
  1. Domatesler rendelenir, rendelenirken kabukları ayrıldığı için ben ayrıca kabuk soyma işlemi yapmadım, siz eğer kabuklarını soymayı tercih ederseniz, robotta da çekebilirsiniz.
  2. Tencereye alınır, kaynamaya bırakılır.
  3. Biberler küçük küçük doğranır, domatese eklenir. Kaynatılır.
  4. Tuz ilavesi yapılır, herkes kendi damak tadına göre ayarlayabilir.
  5. Sarımsaklar doğranır ve ilave edilir. Ardından sıvıyağ ve sirke eklenir.
  6. Domatesler suyunu çekip, yenilecek kıvamda sos haline gelince, ocağın altını kapatırız. Maydanoz ince doğranır ve domatese ilave edilir. 
  7. Sıcak sıcak temiz kavanozlara doldurulur. Ağızları sıkıca kapanıp ters çevrilir. Soğuyana kadar bu şekilde bekletilir sonra serin bir yerde kışın kullanmak üzere kaldırabilirsiniz.
Not;
Tüm kışlık hazırlıklarınızda, kavanoza dolduracağınız zaman mutlaka kavanoz kapaklarını sıfır tercih edin. Ayrıca konserveler ve bu tür kış hazırlığı olan soslarda, kavanoz kapaklarını bir tencerede kaynatın sonra kullanın. Böylece daha iyi sonuç alırsınız.


9 Ağustos 2015 Pazar

Şeftali Konservesi


 Şeftali konservesi, kış aylarında vişne kompostosuna en büyük rakip bizim evde. Hep bu şekilde, 3 tane yarımşar kiloluk cam kavonozlara yapıyorum, çünkü tencerem anca alıyor. Eğer sizin daha büyük tencereniz varsa, daha fazla kavanozu, hatta 1 kg lık kavanozları da kullanabilirsiniz. Ben 2,5 kilo şeftaliden 3 kavanoz çıkartıyorum, tencerede kaynatırken, suyununun kavanozların üzerinde olması gerekiyor. Bu yüzden düdüklü tencere tercih ediyorum, fakat kapaksız. İkinci noktası ise kavanozları sudan çıkartınca, kapaklarına bakın, kapakları içe doğru çekilmiş olmalı, aksi halde, hava almıştır ve bozulur. Böyle kapaklı olanları hemen tüketmenizde bir sakınca yok tabi.
Malzemeler;

  • 2,5 kg şeftali
  • 9 yemek kaşığı şeker
  • 1,5 litre kadar içme suyu
Yapılışı;
  1. Şeftaliler, yıkanır, kabukları soyulur ve istediğimiz şekilde doğranır. Ben bu kez şeftalilerim küçük ve ortası çıkmayanlardan olduğu için gelişi güzel doğradım, geçen sene elma dilimi doğramıştım öylesi de güzel oluyor.
  2. Doğradığımız şeftalileri, 1/2 kg lık cam kavanozlara eşit şekilde koyarız. (benim ölçülerimde 3 tane yarımşar litrelik kavanoz oldu)
  3. Her bir kavanozun üzerine 3' er yemek kaşığı toz şeker ekleyip, üzerinde 1/2 cm kadar boşluk kalacak şekilde içme suyu ile doldururuz.
  4. Ağızlarını iyice kapatırız. Düdüklü tencerenin yada derin başka bir tencereniz varsa o da olur, kapakları üstte kalacak şekilde tencereye yerleştiririz. Üzerini bir iki parmak geçecek kadar kadar su koyarız. Tencerede bu şekilde, kaynatırız. 
  5. Kaynamaya başladıktan sonra 40 dakika tutmak yeterli geliyor. Soğutup, kışlıklarımızın arasına kaldırabilirsiniz.

Not; Kışın bu konserveyi yaparken, bir derince kaseye yada sürahiye, şeker ekleriz, soğuk suyla eritip, bir  kavanoz konserveyi  üzerine ekleriz. Böylece şeftali kompostomuz da kışın taze ve nefis olur. Suyun ve şekerin miktarı tamamen sizin damak tadınıza kalmış. AFİYET OLSUN...

31 Mart 2014 Pazartesi

Kuru Kayısı Marmelatı



            Merhabalar Sevgili Dostlar...
Türkiye gündemi o kadar yoğun ve iç karartıcı ki, geleceğe dair endişelere kapılmamak mümkün değil. Bir taraftan savaş tehlikesi bile gündemde iken, tarif yayınlayıp, sıradan konuşmalar yapmayı açıkçası saçma bulduğum için bir süre yine yayın paylaşmadım.
Sonra düşündüm nereye kadar, sürecek bu. Hem de bu kadar sevdiğim bir işi yaparken...
Çocuklarımdan sonra en mutlu olduğum yer burası, buraya birşeyler yazmak, resimler koymak....
Ve evet hiçbirşey yokmuşcasına devam etmeye karar verdim. Çünkü ortada emek verdiğim bir sürü güzellikler birikti.
Ne seçimler umurumda, ne başka birşey bugün, tememnim Türkiye 'yi aydınlık günlerin beklediği yolunda, en azından böyle olmasını umut ediyorum.
Şimdi geçiyorum kayısı marmelatına. Nerdeyse tazesi çıkmışken kuru kayısıdan marmelat da neyin nesi diyebilirsiniz. Doğum sonrası bir takım sıkıntılı günlere çare olarak aldığım kuru kayısılar elimde pek çok kalınca böyle birşey denedim. Açık söylemek gerekirse, tazesinden daha kıvamlı daha tatlı oldu diyebilirim. Belki size de bir fikir olur. Kalın sağlıcakla...



Malzemeler:

  • 1 büyükçe kase kuru kayısı (yıkanıp küp küp doğranmış)
  • 1 su bardağı şeker
  • birkaç damla limon suyu
  • isteğe göre 1 adet çubuk tarçın
  • isteğe göre birkaç tane karanfil
  • su
Yapılışı:
  1. Kayısılar tencereye alınıp, 5-6 su bardağı su ile haşlamaya başlanır. Suyu bittikçe birkaç bardak daha ekleyebilirsiniz. Su miktarı biraz da kayısıların çeşidine göre değişebiliyor. Kimisi daha yumuşak kimisi daha sert olabiliyor.
  2. Kayısılar, iyice yumuşayınca, robota alıp yüksek devirde püre haline gelinceye kadar çalıştırılır.
  3. Kayısı püresi tekrar tencereye alınıp, üzerine 1-2 su bardağı su koyulur (yine pürenin kıvamından yola çıkın su oranını belirlerken), 1 su bardağı şeker, bir kabuk tarçın atılıp, kıvam alıncaya kadar karıştırılarak pişirilir. İndirmeden birkaç dakika önce birkaç damla limon sıkılıp, bir iki fokurdatıp, ocaktan alınır. Sıcakken cam kavanoza alınır ve ters çevrilerek kapatılır. Yadaaa bizim gibi hemen tüketilmek için, bir kısmı kaseye alınır. Afiyet Olsun...
Not: Burada en önemli nokta, kayısıların iyice yumuşayıncaya kadar haşladıktan sonra püre haline getirip tencereye aldığımız kısım. Bu esnada su oranına kendinizin karar vermesi daha uygun olacaktır, pürenin kıvamına bakıp, suyu azar azar ekleyerek bir taraftan karıştırıp karar vermelisiniz.

27 Şubat 2013 Çarşamba

Pancar Turşusu

    
    Bir yerlerde koca bir ağaç varmış. O kadar güzel bir yerde bulunuyormuş ki, yakın çevrede oturanlara yüksekten bakıyor heryeri ayakları altına alıyormuş. İnsanlar da bu ağaca hayranmış ve hatta o ağaca bez bağlıyarak dileklerde bulunurlar, böylece dileklerinin yerine geleceğine inanırlarmış.
   Orada bulunan, inançlı bir kimse eline bir balta almış ve o ağacı kesmeye karar vermiş. Böylece o ağaçtan istenen dilekler yok olacak ve istenilecek tek zat olan Allah ü Teala'dan istenilecekmiş. Baltayı almış eline, ağacı kesmeye gidiyormuş. Durumu farkeden şeytan, adama yaklaşmış, her türlü vesvese ile ağacı kesmesine engel olmaya çalışmış. Başarılı olamıyormuş ki son defa şöyle demiş : " _ Eğer sen bu ağacı bugün kesmezsen, ben sana yarın bu dünyanın bütün altınları getirir, ayağına sererim. Hem de bunun üzerine yemin ederim. Ne kaybedersin ki sözümü tutmayacağımı düşünüyorsan en fazla bir gün bekleyip, ertesi güne yine ağacı kesersin. Ya sözümü tutarsam, o zaman sen düşün o parayla nice hayırlar işler, şu ağacı keserek alacağın sevaptan kat kat mislisini yapar hatta rahat içinde yaşarsın.
    Adam diğer dediklerine değil de bu son dediğine takılmış. Durumu farkeden şeytan, biraz daha üsteleyince, ağacı kesme fikrinden vazgeçirmiş sonunda.
    Ertesi gün olunca, adam evde şeytanı bekliyor fakat bir türlü gelmiyormuş şeytan. "_ Beni kandırdı, bu gelmeyecek ben ağacı keseyim." diyerek çıkmış evinden elinde baltası ile. Bakmış şeytan ağacın orda adamı bekliyor. Ama elinde ne altın var ve başka birşey.
    Adam anlamış durumu, şeytanın kendini kandırdığını. "_Zaten senden de bu beklenirdi, sözünde durmadın her zamanki gibi, bak ben de günaha girmeye vesile olan bu ağacı, keseceğim işte." demiş.
     Şeytan kıs kıs gülmüş ve "_ Keees. " demiş. "_ Ama kesmeden önce şunu da bil ki artık sen de aynı kişi değilsin. Eğer bu ağacı dün kesseydin, o zaman gerçekten hakkı yerine getirmiş olacaktın, fakat bugün aynı düşünce ile kesmiyorsun, bana kızdığın için kesiyorsun, dün halbuki sadece Allah inancından kesecektin. Artık kessen de bir, kesmesende... "
    
    
    Merhabalar Sevgili Dostlarım. Bugün sizlere çok sevdiğim bu hikaye ile merhaba diyeyim istedim. Pancar turşusuna gelince; Pancar turşusunun yapımı çok kolay. Olmaması durumu söz konusu değil. Miktarları kendi elimde bulunduğu şekilde vermiş olsam da aslında tamamen size bağlı. Pancar turşusunun mutfağımızda kullanım alanı çok geniş. Her türlü salataya girebildiği gibi, yoğurtlaması da çok güzel oluyor. Denemeniz dileğiyle...
Pancar Turşusu İçin Malzemeler:

  • 2 kg kırmızı pancar
  • 8-9 tatlı kaşığı tuz
  • istediğiniz kadar sarımsak (ben bir baş kullandım)
  • 1,5 su bardağı sirke
  • üzerine kereviz yaprakları


Pancar Turşusunun Yapılışı:
  1. Pancarların kabukları soyulur, irice doğranır, büyükçe bir tencereye alınıp, üzerini bir parmak geçecek kadar su konulur.
  2. Ocakta pancarlar hafifçe yumuşayana kadar haşlanır. ( Bu esnada çatal testi yapılıyor, çatal kolayca batıyorsa olmuş demektir)
  3. Sarımsakların kabukları soyulup, bütün halde üzerine bastırılarak ezilir. Kereviz yaprakları yıkanır.
  4. Pancarlar ılık hale gelince, pancarlar sudan ayrılır. Turşu kabımızın dibine pancarların bir kısmı konur, üzerine birkaç tane sarımsak atılır, bu işlem pancarlar bitene kadar devam eder.
  5. Üzerine 1,5 su bardağı sirke eklenir. Tuz eklenir, en üstüne kereviz yaprakları konulur.
  6. Pancarın kendi suyu turşunun üzerine yavaşça konulur. Ağzı sıkıca kapatılarak 5-6 gün içinde turşunun olması beklenir. (Turşunun olduğuna tadarak karar verebilirsiniz, bu süre turşunun kışın yada yazın yapılışında uzayıp kısalabilmektedir, zira pancar turşusu her daim yapılabilmektedir.)

5 Kasım 2012 Pazartesi

Üzüm Marmelatı ve Tarım Ülkesi Olmak Üzerine




         Bir hayalim var benim, müsadeniz olursa anlatayım:
Türkiye, sağlıklı toplumun, sağlıklı yiyeceklerin, temiz hava, temiz su, temiz toprağın ülkesi olsun istiyorum. Bunu dünyada herkesin kabul ettiği düzeye çıkarabilmemiz mümkün değil mi?
           Türkiye'de GDO 'li hiçbir ürün üretilmesin istiyorum (Bunun yasalarca çok sıkı bir şekilde korunmasını, insan öldürmekle eşdeğer olmasını )  hatta bir o kadar da önemlisi,   dışarıdan hiçbir sağlığa zararlı ürün girememesini. Hibrit tohuma, ifrit kesilmiyelim mesela. Çünkü buna da gerek kalmasın, biz bunları çoktan aşmış olalım. Ülkemiz sınırlarını nasıl koruyorsa, tohumunu ve toprağını da o şekilde korusun istiyorum.       
          Mutfakta çocuklarımın, ailemin yemeğini ben hazırlıyorum. Fakat süt hazır, un hazır, ekmek hazır, yağ hazır vs. Sağlıklı olmak uğruna ekmeğimi, peynirimi, yoğurduğu kendim yapmaya çalışsam da sağlıksız ürünlerden ne kadar sağlıklı ekmekler üretebilirim ki.
         "_ Farkında mısınız bilmem, yeni nesil çürük". Bu benim değil, dün sabah, bakkalda karşılaştığım yaşlı bir teyzenin sözü.
          Benim iki kızım var. Birinde (ufak da olsa ) kalp sorunu, diğerinde astım var. Çevreme bakıyorum, en yakınıma, binamıza. Yukarıdan aşağıya doğru oturanları düşünüyorum. Biri böbrek hastası, biri kalp, ikisi kanser, biri ms, birinde kalsiyum eksikliği var (ileri düzeyde), ikisinde yüksek şeker, üçünde yüksek tansiyon, en sağlıklılarından ben de kansızlık, b 12 eksikliği vs...  Katılmamak elde değil, "Yeni nesil çürük."


      
           Eskiden bize okutulan bir şey vardı. "Türkiye tarım ülkesidir." İşte tam da bunu istiyorum. Tarım ülkesi olmak istiyorum, sağlıklı tarım yapan bir ülkenin, sağlıklı yiyecekleri ile beslenmek istiyorum. Tarım yapanı suçlamak değil niyetim (benim babam da çiftçidir bu arada) Tarım ilaçlarını onlar sokmuyor ya ülkeye, yada onlar üretmiyor ki sonuçta. Zararlı ise niye çiftçiye satılıyor bunlar. Yasadışı yollardan da almıyorlar üstelik.
           Gelin birlikte düşünelim ne yapabiliriz diye. İlk hayal kurup da bu hayalini gerçekleştiren biz olmayız ya ...
           Bugünkü tarife gelince, GDO'suz ve az ilaçlama ile üretilmiş olan üzümlerden yapılan marmelat. Ben de biliyorum GDO nedir, üzümde bu pek rastlanmaz. Bu şekilde, dikkati bu yöne çekmek istedim. Bu üzümler babamın üzüm bağından getirdiklerim. Dalından koparıldığı 15 gün  olduğu halde taş gibi duruyorlar.Nede salkımlarından kopup düşüyorlar.
          Baktım yemekle bitecek gibi değil, bir kısmından marmelat yaptım. Elimdeki üzüm sarı renkli ve kokusuz olanlardandı. O kadar tatlıydı ki şeker ilavesi yapmaya hiç gerek kalmadı. Şimdilik Kalın Sağlıcakla...

Malzemeler:
  • 2 kg tatlı üzüm
  • 3 su bardağı su
  • 1/2 limon suyu  
  • 1 adet kabuk tarçın

Yapılışı:
  1. Üzümleri, salkımından ayırdıktan sonra, derince bir tencereye alalım. (Ben üzümleri tencereye almadan önce tarttım 2 kg geldi)
  2. Üzerine 3 su bardağı su ekleyelim, kaynamaya bırakalım. (Benim üzümlerim çok sulu değillerdi, bu yüzden su ilavesi yaptım. Kullanılacak üzümün cinsine göre su oranını belirlemekte yarar var.)
  3. Üzümler yeterince yumuşayınca, süzgeçten geçirdim.
  4. Tekrar ocağa aldığım üzüm özü, kıvam almaya başlayınca, 1 tane kabuk tarçın attım. İndirmeden 4-5 dakika kadar önce ise limon sıktım. Ocaktan aldığım marmelatı sıcakken kavanoza koydum. Soğuyunca dolaba kaldırdım. Afiyet Olsun...

3 Kasım 2012 Cumartesi

Kahvaltılık Sos (Lutenitsa ) Tarifi ve Migrenik Durumlarım




             Küçük küçük, tombul tombul elleriyle, iki avucunun ortasında getirmiş bana iğdeleri.
             _Anne ben iğde yedim, iyi oldum, sen de ye. " diyor.
             Başım bana ağır, ben başıma mecbur... Canımdan bezdiğim andır yine,  yaşadığım o tarifsiz ağrılar. Küçük kızım, " _Anne sana iğde getirdim, yersen iyi olursun." diyor.
             O zaman ağrıdan ağladım kabul.
             Ama şimdi farklı bir duygu şu an beni ağlatan. Yavrum benim. Küçük kuzum.
             İğdeyi de o pamuk eller kadar seviyorum artık. İkisi bir noktada birleşti beynimin bir yerlerinde. İğdeler de pamuk pamuk, küçük kuzumun küçük parmakları da...
            Bilenler bilir, migren ne meder birşeydir. İnsanı hayattan da bezdirir, hayatı zehir de eder. Bazen yorgunluk, yada uykusuzluk, bazen üzüntü bazen yediğimiz birşey... Uzar gider bu liste böyle. Sebebi tam olarak bilinemiyor, tedavisi de. İlaçları günlük kullanmam gerekiyor bunu istemediğim için de böyle haftada iki güne kadar artabiliyor.
             Her zaman güzel şeyler konuşamıyoruz doğal olarak, her zaman mutlu olamadığımız gibi... Hayat tam da böyle olması gerekmez mi sizce de? Karanlık olmadan aydınlığın ne kıymeti var öyle değil mi?
             Ben bir başladım mı, akıyor kelimeler. Meğer ne çok anlatacak şeyim varmış, neyse ki tariflerin arasına sıkıştırıyorum da döküyorum içimi. "Çok iş az laf " diyemiyeceğim, muhabbetsiz yemek de olmaz nitekim.
             Yine haftalarca öncesinden kalan bir tarif doğal olarak. Baktım zamanı geçiyor, nihayet görüntüleyebildim sonunda. Herhalde yapmayan kalmamıştır kahvaltılık sosu. Ben bu sene turşu ve soslardan yana bereketli bir yıl geçirdim. Dolabım kışlıklarla dolu. Kış gelsin isterse, hazırım ben evvelallah. Migrene de razıyım aslında, hayatta illaki birşeyler olacak. Benim sepetime de bu düştü ne yapalım.
               Ve işte karşısınızda benim lutenitsam. Elimdeki malzemelerle yaptım bu sosu. Kanımca herkesin damak tadına göre ayarlayabildiği bir lezzet bu. Bazısı domatesi çok kullanıyor. Ben bu sene için yeterince domates sosu yaptığını düşündüğümden bu tarifte domateste biraz cimriliğe gittim doğrusu. Patlıcan, kırmızı biber ve havuç kendini gösterdi böylece.  Kışın kar dışarda lapa lapa yağarken,  sıcacık çayınızın yanında, kızarmış ekmeğinize sürmek isterseniz şayet, deneyin derim. Zira içinde yok yok... Bu iyi birşey yani :))



Malzemeler:

  • 2 kg kırmızı biber
  • 2 kg patlıcan
  • 2 büyük havuç
  • 4 orta boy domates
  • 1/2 demet maydanoz (bunu ben kattım)
  • 1/2 baş sarımsak
  • 1 tane kuru soğan
  • 3 yemek kaşığı sirke
  • 1/3  su bardağı zeytinyağı
  • tuz
  • isteğe göre karabiber

Yapılışı:
  1. Kırmızı biber ve patlıcanları fırında közleyin.
  2. Biberler közlenirken, biz bir tarafta domates ve havuçları rendeleyelim. Biraz tuz ve zeytinyağı ile ikisini  kısık ateşte kavurmaya başlayalım.
  3. Közlenen biber ve patlıcanları soyup, robota atalım. Robotun üstüne, kuru soğan, sarımsak, maydanoz  da atıp iyice çekelim.
  4. Pişmekte olan domatesli havuçlu karışıma ekleyip, birlikte pişirmeye devam edelim. Koyulaşınca indirip, robota tekrar atıyoruz. Bu arada içine baharatlar ve zeytinyağını ve sirkeyi ekliyoruz. Karışımı tekrar ocağa alıyoruz. 
  5. Koyulaşınca ocaktan alıp, temiz ve kuru kavanozlara alıyoruz. Kavanozun kapağını sıcakken kapatıp ters çeviriyoruz. Böylece 12 saat kadar bekliyor. Afiyet olsun...

       

10 Ekim 2012 Çarşamba

Pratik Domatesli Acılı


             Yukardaki pratik domatesli acılı, biraz meze, biraz turşu kıvamında, pişirilmeden yenebilen bir meze. Kısa sürede tüketmenizi öneririm çünkü, pişirilmediği için kısa sürede bozulabilir. Son bir not daha, buzdolabında muhafazası önerilir. Yapımından itibaren yenilmeye başlanabilir. İster çorbaların yanında, isterseniz başka bir şeyin yanına iyi gidiyor. Benden söylemesi...

Malzemeler:
  • 1 kg domates
  • 1/2 kg maraş biberi
  • 250gr acı sivri biber
  • 1 demet maydanoz
  • 1 baş sarımsak
  • 1/2 su bardağı sirke
  • 2 tatlı kaşığı tuz
  • 1/2 su bardağı sıvıyağ

Yapılışı:
  1.  Biberlerin çekirdeklerini temizleyin ve domatesleri yıkayıp hazırlayın.
  2. Domatesleri, biberleri, ayıklanmış maydanozları, hatta kabuğu soyulmuş sarımsakları birlikte robottan çekin.
  3. Bir derince kabın içinde, içine tuz, sirke, sıvıyağ koyup iyice karıştırın. Kavanoza doldurup, buzdolabına kaldırın. Kısa sürede tüketmenizi öneririm.
     
Not: İçine közlenmiş patlıcan da ekleyebilirsiniz.

4 Ekim 2012 Perşembe

Küçük Maraş Biberi Turşusu



            Yukardaki biberleri, geçen gün turşulukları almak için gittiğim pazarda buldum. Adını sorduğumda satıcının da bilmediğini öğrendim. Eminim sizlerin arasında bu biberlerin adını bilenler vardır. Fakat ben bu biberlere bir ad buluncaya kadar epeyce düşündüm. Lezzetli bir biber çeşidi olduğu kesin. Annemin bana yaptığı gül biber turşusu tarzında yaptım bu biberleri de. Biberler hafif acılı. Çok güzel oluyor böylesi acılar. Bulursanız şiddetle öneririm. Kesinlikle pişman olmazsınız.

Turşu İçin Malzemeler:
  • 1 kg kırmızı küçük biberlerden
  • 1 çay bardağı toz şeker
  • 3 tatlı kaşığı tuz
  • 1 çay bardağı sıvıyağ
  • 1 baş sarımsak
  • kavanozun üzerini geçecek kadar üzüm sirkesi

Yapılışı:
  1.  Öncelikle biberlerin saplarından biraz kesiyoruz.(Ben fazla kesmiyorum yerken böylesini seviyorum)
  2. Bir tencereye su koyup, kaynamaya bırakıyoruz. Biberleri yıkayıp  su kaynayınca, bu suda biberleri, 2 dakika  kadar hafifçe haşlıyoruz. Rengi biraz dönsün yeter, niyetimiz biber haşlaması yapmak değil :)
  3. Sarımsakları soyup, doğruyoruz. Turşuyu koyacağımız kavanozumuzun en dibini kapatacak şekilde biberlerden koyuyoruz. 
  4. Üzerine doğranmış sarımsaklardan bir kaşık serpiyoruz, biraz şeker, biraz yağ,biraz tuz... Bütün malzeme bitene kadar bu işlem devam ediyor.
  5. Biberler bitince sirkeyi alıp biberlerin üzerini geçene kadar kavanozumuzu dolduruyoruz.Bu şekilde 1 hafta kalması yetiyor. Sonra isterseniz çorbanıza eşlik etsin isterseniz, kahvaltıda bile yerini alsın. Gerisi size kalmış...

29 Ağustos 2012 Çarşamba

Gül Biber Turşusu





            Anneciğim bahçesinden getirdi bu biberleri. Ben de tazesini ilk kez görüyorum. Adı "gül biber", incecik, çıtır çıtır, yemesi güzel. Hazır annem varken, bu biberleri taze tüketmek yerine, turşusunu yaptırdım. O malzemeyi koydu, ben not aldım. 4-5 günde yemeye hazır. Annem, maraşbiberi ile de turşu yapıyor aynı şekilde. Tadına gelince acısı var biraz fakat yemeye doyulmuyor. Ben nerdeyse sayarak koyuyorum sofraya. O kadar kıymetli yani benim için. Hem annemin eli değdiği için, hem o yetiştirdiği için.
           İster hafif acı tadıyla, çorbalarınıza eşlik etsin, isterseniz kahvaltı sofranızda yerini alsın. En güzel halini ise kısırın yanında yediğiniz zaman alıyor. Kalın sağlıcakla...


Malzemeler:

  • 1 kg gül biber
  • 1 çay bardağı toz şeker
  • 1 çay bardağı ayçiçek yağı
  • 3 tatlı kaşığı tuz
  • 1 baş sarımsak
  • kavanozun üstünü geçeçek kadar üzüm sirkesi





 Yapılışı:
  1. Bir tencereye su koyup, kaynamaya bırakıyoruz. Biberleri yıkayıp bu su kaynayınca bu suda biberleri, 1-2 dakika  kadar hafifçe haşlıyoruz. Rengi biraz dönsün yeter, niyetimiz biber haşlaması yapmak değil :)
  2. Sarımsakları soyup, doğruyoruz. Turşuyu koyacağımız kavanozumuzun en dibini kapatacak şekilde biberlerden koyuyoruz. 
  3. Üzerine doğranmış sarımsaklardan bir kaşık serpiyoruz, biraz şeker, biraz yağ,biraz tuz... Bütün malzeme bitene kadar bu işlem devam ediyor.
  4. Biberler bitince sirkeyi alıp biberlerin üzerini geçene kadar kavanozumuzu dolduruyoruz. Bu şekilde 5 gün kalması yetiyor. Tabi daha uzun kalması da sizin elinizde. Afiyet Olsun...

27 Ağustos 2012 Pazartesi

Erik Marmelatı



              Bayramı köyde geçirince elimiz boş dönmedik. Hazır bostandan topladığımız taze fasulyeler, yine kendi ellerimizle topladığımız kiren (kızılcık), çerkeşe özgü peynir ve tereyağ ve hatta teyzemin bahçesinden toplayıp getirdiği bahçe erikleri...
            Her neyse dün bütün gün bu nevaleleri poşetleyip ortadan kaldırmakla meşguldüm.  Marmelat yapımını ben reçel gibi görmüyorum. Yani bence sadece görüntü olarak değişik değil bu iki tür. Bana marmelatlar pek tatlı değil de sanki biraz mayhoş olmalıymış gibi gelir. Bu nedenle ben fazla şeker katmıyorum. O doğal ekşilik hoşuma gidiyor. Denemeniz dileğiyle...

Malzemeler:
  • 2 kg erik (fazla ekşi olmayanlarından)
  • 3 su bardağı dolusu toz şeker
  • birkaç damla limon suyu
  • 1 su bardağı su

Not: Benim kullandığım erikler fazla ekşi değillerdi. Bu yüzden bu miktarda şeker yeterli oldu. Eriklerinizin ekşiliği ve kendi damak tadınıza göre şeker oranını ayarlamanızı öneririm.


Yapılışı:
  1. Erikler yıkanıp derince bir tencereye alınır. İlk etapta dibini tutmasın diye bir su bardağı su ekleriz.  Arada bir karıştırarak eriklerin kabukları iyice soyulup süzgeçten geçmesi kolaylaşacak hale gelince altını kapatıp ılımaya bırakırız.
  2. Büyükçe süzgeci altına bir tencere koyarız. Süzgece erikleri boşaltırız. Suyunu süzmesini bekleriz. İyice soğuyunca elimizle yada bir kepçe yardımıyla bastırarak erikleri süzgeçten geçiririz.
  3. Tencereyi tekrar ocağa alırız. Bir iki fokurmaya başlayınca içine şeker ilave ederiz. Şekeri karıştırarak eritiriz. Marmelat kıvam alıncaya kadar ocakta tutarız. Koyulaşınca dikkat edin sürekli başında durmanız gerekir. Çünkü dibi kolayca tutabilir.
  4. Marmelatın kıvamını kepçeden kolayca akan kıvamda tutarız. Çünkü marmelat soğuyunca hatta buzdolabında aylarca bile kalacağından koyulaşacaktır. Fazla sert bir hal almasını istemiyoruz o yüzden fazla koyu kıvamlı olmadan ocaktan alıyoruz. Ocaktan olacağımıza yakın limon suyunu sıkar birkaç dakika daha tutar ocaktan alırız. Afiyet Olsun...

Not: Sıcaklarda reçel ve marmelatları iyi muhafaza etmek gerekir. Hele de erik gibi kolayca bozulabilecek türden olanları en iyisi buzdolabında muhafaza etmek bence.