..

26 Şubat 2015 Perşembe

Patates Püresi


Patates püresi yemekten sayılmaz bizde. Aynı pilav gibi pek çok şeyin yanına yakıştırırız.

Hele de çocuklu eviniz varsa, bolca istenir. Köftelerin yanına,etlerin yanına hatta sadece öylesine bile sevilerek tüketilir.

Siz süt yerine krema da ekleyebilirsiniz yada süt ve krema ölçüsünü yarı yarı tutabilirsiniz.

En önemli püf noktası ise çarçabuk olsun diye, robotta çekmemek . Yoksa resmen macun olacaktır.

Kıvamına gelince, herkesin koyuluk tercihi olmalı bence. Mesela ben çok sıvıyı sevmediğim gibi çok katıyı da sevmiyorum. Bu yüzden süt ölçüsünü tam vermedim. Gerektikçe ekleyebilirsiniz.


Malzemeler:
  • 5 adet orta boy patates
  • 3 yemek kaşığı tereyağ
  • 1,5 su bardağı kadar süt (Ekledikçe kendiniz karar verin yumuşaklığına)
  • karabiber, tuz
Yapılışı:
  1. Patatesleri soyup üzerini geçecek kadar su ekliyorum, biraz da tuz ilavesi ile suyunu çekene kadar haşlıyorum. (gerekirse 2'ye 3'e bölün de öyle haşlayın)
  2. Patatesleri çatalla yada patates püresi aparatı ile eziyorum. (Robotta çekmeyin macun gibi olur)
  3. Patatesleri ezer ezmez daha sıcakken tereyağ katıyoruz ve tereyağı heryerine yedirerek karıştırıyoruz.
  4. Bu esnada patates püresini küçük bir tencereye alıp,bir taraftan karıştırıp bir taraftan süt ilavesi yapıyoruz. Karıştıra karıştıra püremizin koyuluğunu belirliyoruz. Üzerine karabiber ekleyip son bir kez karıştırdıktan sonra servis  ediyoruz. Afiyet Olsun...

25 Şubat 2015 Çarşamba

Fırında Kaşarlı Köfte

Kaşarlı köfteleri yapmak hem çok basit, hem de çok lezzetli.
Fırında olması gerekiyor bence, aksi halde tavada kaşarların erimesini düşünemediğimden daha önce hiç tavada denemem olmadı.
Yanında da mutlaka patates püreniz olsun. Hane halkından tam not alırsınız, benden söylemesi.
Biz dört kişi olduğumuz için ölçülerim ona göredir.
Malzemeler:
  • 300 gram kıyma
  • 1 yumurta
  • 2 kaşık galeta unu
  • 1tatlı kaşığı un
  • 1 çay kaşığı kabartma tozu
  • 1 orta boy soğan
  • 2 diş sarımsak
  • karabiber,kimyon, pul biber
  • 1 büyük çay bardağı rendelenmiş kaşar
  • 1/4 demet maydanoz
  • üzerine sürmek için yumuşak tereyağ
Yapılışı:
  1. Kasenin içine kıymayı alıp, üzerine yumurta, galeta unu normal un kabartma tozu baharatları katıyoruz.
  2. Soğanı ve sarımsağı ince tarafıyla rendeliyoruz. Karışıma kaşarı da ekleyip yoğuruyoruz.
  3. Dolapta üzerini streçleyip 15-20 dakika kadar dinlendiriyoruz. (Vaktiniz yoksa dinlendirmeyin bu şekilde de çok lezzetli oluyor.)
  4. Ceviz büyüklüğünde köfteler yapıp, dibini hafifçe yağlanmış fırın kabımıza alıyoruz. Köftelerin üzerine kurumaması için yumuşak tereyağından biraz koyuyoruz.
  5. 160 derecede üzeri kızarana kadar pişiriyoruz. Patates püresinin yanında enfes oluyor. Afiyet Olsun...

Kayısı Marmelatlı Volkan Kurabiye




  Bu sene kurabiye yılı olacak benim için. İçimde bitmek tükenmek bilmeyen kurabiye yapma isteği var. Her yeni kurabiye denememde bir sonra hangisini yapsam diye düşünür oldum.
  Buna sebep olan etkenlerden biri de benim küçük kızım Bengisu. Kendisi tam bir kurabiye canavarıdır.
  Kahve keyfini sevenler yanında marmelatlı kurabiye de bir seçenek olur. Üstelik büyük kızım İzgi'den de tam not aldı ki kendisi herşeyi beğenmez.
  Deneyeceklere şimdiden Afiyetler Olsun...




 
 
 
 







Malzemeler:

  • 200 gram tereyağ yada margarin (oda sıcaklığında)
  • 1/2 çay bardağı toz şeker
  • 2 yumurta sarısı
  • 1/2 çay bardağı süt
  • 1 paket vanilin
  • 1 paket kabartma tozu
  • 3, 3,5 su bardağı un
  • İçi İçin: Küçük bir kase kayısı marmelatı
  • Üzeri için: Pudra şekeri

Yapılışı:
  1. Bütün malzeleri bir kaba alın ve yoğurun.
  2. Hamuru buzdolabına alın ve yarım kadar bekletin.
  3. Hamuru dolaptan çıkartıp, tekrar yoğurun. Merdane yardımıyla açın. 3 cm kadar büyüklüğünde karelere kesin.
  4. Kestiğiniz karelerden birinin ortasına kayısı marmelatı koyun. Diğer kareyi üzerine kapatıp, tekrar kenarlarından kesin. Böylece hem birleşmiş hem de düzgün bir şekil almış olacaktır.
  5. Hazırladığınız kareleri, tepsiye alın. Üzerine bıçakla küçük bir çarpı işareti yapın.
  6. Önceden ısıtılmış  160 dereceli fırında 15-20 dakika pişirin. Fırından çıkınca üzerine pudra şekeri serpin. Afiyet Olsun...

23 Şubat 2015 Pazartesi

Ballı Limonlu Zencefil Çayı


 Kışın bir gelip bir gittiği şu günlerde, soğuk algınlıkları bir türlü geçmek bilmedi bizde.
Durum böyle olunca zencefilden medet umduk. Buna bir de limon ve bal ekledik ki, şifa kaynağı oldu.
Bu arada zencefil :
  • Mide bulantılarına iyi gelir
  • Eklem ağrılarını giderir
  • İştah açar
  • Soğuk algınlığına iyi gelir, balgam söktürür
  • Vücut direncini artırır, bağışıklığı güçlendirir, kansere karşı koruyucu bitkilerdendir
Zencefilin kullanılmaması gereken yada dikkatli kullanılması gereken durumlar da vardır tabii:
  • İki yaşından küçük çocuklara önerilmez
  • Gebelikte özellikle ilk üç ayında kullanılması önerilmez
  • Kanı sulandırma özelliği olduğundan dikkate alınmalıdır
  • Safrayı artırdığı için safra kesesinden sorun olanlarda dikkatli kullanılmalıdır.
     Her şeyi dozunda kullandığımızda şifa buluruz. Fazlası zarar olabilir.
Fakat  zararı dokunur düşüncesiyle şifa deposu bu bitkiyi kullanmamak da büyük bir kayıp olurdu.

    Hem Hint mutfağında hem de Uzak Doğu mutfağında bolca kullanılan bu bitki bizim tarafımızdan sadece balla karıştırılıp öksürük giderici etkisi varmış gibi düşünülüyor.

     Soğuk algınlığının kol gezdiği şu günlerde kendinizi günde iki bardak zencefil çayıyla kuvvetlendirin. Bol Şifalı Günler diliyorum.


Malzemeler:
  • 3 fincan su (içilecek her bir fincan için 1 fincan su ekleyin)
  • 6 yuvarlak dilim taze zencefil
  • 3 dilim limon (her bir fincan için 1 dilim olacak şekilde)
  • 3 tatlı kaşığı bal (her fincan için 1 tatlı kaşığı)
Yapılışı:
  1. Kaç fincan hazırlamak istiyorsak o kadar fincan suyu çaydanlığa alıyoruz.
  2. Zencefil dilimlerini fincana göre ayarlayıp ya rendeliyoruz yada minik minik doğruyoruz.
  3. Limon dilimlerini de çaydanlığa ekliyoruz.
  4. Ocağa alıp kaynamasını bekliyoruz. Kaynayıp bir iki fokurdayınca altını kapatıyoruz. (Kaynar kaynamaz kapatın.)
  5. Sıcak sıcak fincanlara alıp birer tatlı kaşığı bal ile tatlandırıyoruz. Afiyet Şifa Olsun...

22 Şubat 2015 Pazar

Kıymalı Biberli Kaymaklı Börek


Hayırlı haftalar Sevgili Dostlar...
Kıymalı, biberli,kaymaklı böreğin adı her ne kadar uzun olsa da, bu böreğe ismini verirken düşündüm. Bu malzelerin herbiri böreğe asıl tadını veren malzemeler. Bir de onlar kadar değerli bir malzeme var ki o da, kabartma tozu.
Yufka böreklerinizde, hazırladığınız yoğurtlu yada sütlü sosun içine biraz da kabartma tozu eklerseniz,böreğiniz daha bir puf olacaktır. Benden söylemesi.
Ben bu böreğin bir diğer adını ise zengin börek koyuyorum. Süt kaymağı böreğe müthiş bir tat veriyor, biberler ise ayrı bir güzellik.  Denemeniz dileğiyle...

Malzemeler:
  • 3-4 yemek kaşığı kadar kıyma
  • 1/2 kırmızı kapya biber
  • 1/2 çarliston biber
  • 3-4 adet taze soğanın beyaz kısmı (siz isterseniz yeşil kısmıyla da kullanabilirsiniz)
  • 3-4 adet yufka
  • bir tutam karabiber
Sosu İçin:
  • 1 büyük çay bardağı süt
  • 1/2 küçük çay bardağı sıvıyağ
  • 1 adet yumurta
  • 1/2  paket kabartma tozu
Arasına koymak için
  • Bir küçük kase kaymak (Ben süt üzerinden aldığım doğal kaymağı kullandım.)
  • Üzeri için: Çörekotu

Yapılışı:
  1. Kıymayı tavaya alıyoruz. Çok hafif kavuruyoruz. Üzerine küçük doğranmış biberler, soğan ekliyoruz, çok az daha kavurup tuz ve karabiber ekliyoruz. Soğuması için bir kenarı alıyoruz.
  2. Sos malzemelerini bir kaseya alıp karıştırıyoruz.
  3. Hafifçe yağlanmış kare boy borcama, birinci yufkayı koyuyoruz.Üzerine sostan döküp heryerini fırçalıyoruz. Yufkanın büyük gelen kenarlarını da üzerine katlayıp sos sürüyoruz. Harcımızdan biraz döküyoruz. Arasına küçük parçalar halinde kaymaktan da koyuyoruz.
  4. İkinci yufka için de aynı işlemi yapıyoruz. Bir yufka bir sos bir  harç şeklinde iki kata yayıyoruz. Kaymağı da koyup üçüncü yufkayı kapatıyoruz,kenarlarını tepsinin dibine doğru aşağıya sokup böreğin üstünü düzeltiyoruz. Kenarlarını düzeltip, üzerine yumurta sarısı yada harç kaldıysa ondan koyuyoruz. Çörekotu serpip 170 dereceli fırında her yanı kızarana kadar pişiriyoruz. Afiyet Olsun...

21 Şubat 2015 Cumartesi

Muz Rüyası - Muzlu Puding

 
    Muzlu puding yapmak için hazır puding kullandım. Bengisu, bir aralar sık sık çıkan puding reklamlarından etkilenip, ordaki gibi puding hazırlamamı istedi. Yanlış hatırlamıyorsam, reklamda çikolatalı puding kullanılıyordu.
   Ben evde bulunan fazlaca muzları düşünerek, muzlu puding kullandım.
   Göze hitap ettiği kadar, damağınıza da hitap edecektir. Hem de çarçabuk hazırlanan bu pudingi yemesini benimkiler kadar sizin çocuklarınız da beğenecektir. Kalın sağlıcakla...
 
Malzemeler:
  • 2 paket muzlu puding
  • 7 subardağı süt
  • 2 adet büyük muz
  • 1/2 paket petibör bisküvi
  • 1 küçük çaybardağı ceviz içi
  • Üzeri için fıstık içi
Yapılışı:
  1. Petibör bisküviyi robotta incecik çekiyoruz. Cevizi de aynı şekilde irice çekiyoruz.
  2. Puding tozunu tencereye alıp, üzerine 7 bardak süt ekliyoruz.(iki paket puding). Karıştırarak pudingi hazırlıyoruz.
  3. Muzları dilimliyoruz.
  4. Kaseleri alıp, dibine birer kaşık puding koyuyoruz. Üzerine bisküvi kırıntısını, onun üzerine muz dilimlerini, onun da üzerine bir kaşık ceviz içi koyup ,tekrar puding koyuyoruz.
  5. Üstünü muz dilimleri,ceviz ve  fıstıkla süsleyip, soğuyunca  servis yapıyoruz. Afiyet Olsun...




19 Şubat 2015 Perşembe

Ev Yapımı Tavuk Döner



Tavuk döner uzunca bir süredir, buzluğumda eksik olmayan lezzetlerden oldu.
Buna sebep büyük kızım İzgi. Zaten kısıtlı yediği et ve et ürünlerinden, tavuk dönerin müptelası.
Tavuk göğsünü alıp, yapıyorum hop buzluğa kaldır. Kızlar öğle okuldan geldiklerinde, yada pratik bir yemek istediklerinde benim kurtarıcım. Lezzeti mi şahane. Deneyin pişman olmayacaksınız.


Malzemeler:
  • 1 adet bütün tavuk göğsü
  • 1 orta boy soğan
  • 2 diş sarımsak
  • 1 dolu kaşık salça (domates)
  • 2 kaşık sıvıyağ
  • tuz, karabiber, pulbiber, isteğe göre kimyon veya kekik de olabilir.
 
 
Yapılışı:
  1. Tavuk göğsünü yıkayıp, uzun şeritler halinde kesiyoruz.
  2. Bir kaseye alıp, üzerine soğan rendeliyoruz, sarımsak rendeliyoruz.
  3. Salça,sıvıyağ, tuz ve baharatları ekleyip iyice karıştırıyoruz. Üzerini streçleyip, buzdolabına koyuyoruz. Bu şekilde birkaç saat dinlenmesi gerekiyor.
  4. Buzdolabından çıkardığımız tavuk etini, resimdeki gibi streç filmin üzerine uzun şekilde yayıyoruz.
  5. Strecin kenarlarından şeker gibi iki taraflı büküyoruz. Bu şekilde buzluğa atıyoruz. Buzlukta uzunca bir süre bekleyebilir.
  6. Kullanmadan birkaç dakika önce çıkartıyoruz ve ince ince kesiyoruz. Hafif yağ konulmuş ağzı kapalı tercihen teflon benzeri bir küçük tencerede ağzı kapalı ve kısık ateşte pişiriyoruz.
  7. Ekmek arasına yada benim gibi sandviç ekmeğinin arasına hatta lavaşın da arasına olabilir kavurduğumuz tavuğu koyuyoruz. Tercihe göre kuru soğan, salatalık turşusu yada patates kızartması da katabilirsiniz. Ekmeği ısıtarak yapmak daha iyi sonuç verecektir. Şimdiden Afiyet Olsun...






18 Şubat 2015 Çarşamba

Şalgam Sulu Bulgur Salatası Nefiss


Her ne kadar dışarıda buz gibi hava olsa da içimiz yanıyor günlerdir...
Bir can daha gitti Bir Özgecan...
Ne ilkti ne de son olacak, hepimiz biliyoruz.
İki kız annesi biri olarak kızlarım adına endişelerim gittikçe çoğalıyor.
Şu günlerde buna bir de küçük oğlumun endişesi eklendi, çünkü biliyorum kız evladı kadar erkek evladını eğitmek lazım, hele de doğru ahlakla yetiştirebilmek.

Dilim varmıyor dahasını yazmaya. Bıraksan satırlar satırlar boyu yazasım var, ama bazıları gibi ne edebimi bozabilirim, ne de beddua edebilirim. Sevgili Can Özge'ye rahat uyu diyebilirim. Sen hepimizin kızı oldun...

Böyle günlerde günlük hayata adapte olmak bile zor oluyor. En ufak bir olay bize bu vehim olayı hatırlatıyor. Ama hayat da devam ediyor, etmeli de. Evde yemek bekleyen, ihtiyaçlarının giderilmesini bekleyen minik kuzucuklar var hem de üç tane. Rabbim yokluklarını göstermesin, hayırlı günlerini göstersin inşallah, herkesin kuzusuyla birlikte tabi.

Çenem yine düştü, halbuki niyetim kısaca tarifi verip buralardan gitmekti. Şimdi gelsin tarif.

Malzemeler:
  • 1 su bardağı iri bulgur (irice olacak, ne kadar iri o kadar lezzetli)
  • 2 su bardağı şalgam suyu(acısız)
  • 1/2 demet dereotu
  • 2 adet taze soğan
  • 1/2 demet maydanoz
  • 5-6 adet kornişon turşu
  • 1 küçük kavanoz mısır (Bir çaybardağı kadar)
  • sıvıyağ, limon suyu
Bu tarife tuz eklemedim, lakin siz tuzunu az bulursanız biraz ekleyebilirsiniz, malum şalgamın suyu tuzlu oluyor.


Yapılışı:
  1. Bulguru bir tencereye alıp, üzerine iki bardak şalgam suyu koyup suyunu çekene kadar haşlıyoruz.
  2. Bir taraftan da yıkadığımız yeşilliklerimizi incecek doğrayıp bir kaseye alıyoruz.
  3. Yeşilliklerin üzerine yine onlara uygun küçük doğranmış turşuları ekliyoruz.
  4. Haşlanan bulguru, soğuması için bir kenara alıyoruz. Soğuyunca, kaseye ilave ediyoruz. Üzerine mısır, sıvıyağ ve istediğimiz ekşilikte limon suyu ekleyip, karıştırıyoruz. Servise hazırdır. Afiyet Olsun...

16 Şubat 2015 Pazartesi

Çikolatalı Fincan Kek ile Merhaba...





  Uzun zaman oldu, hemde bu kez epeyce uzun.
  Uzun bir aradan sonra tekrar evine dönen kişi gibi hissediyorum kendimi.
  Bebeğim büyüdü bu arada, artık yürüyor hatta tabure ile istediği yerlere bile çıkıyor yaramaz.
  Kızlar suçiçeği çıkardılar, 15 günlük sömestr tatilinin akabinde bir de 10 günlük doktor raporu aldık, şimdi evde yatıyorlar.
   Benden haberler bu kadar, tabi şimdilik.
   Sanki yeni başlayan blokçu gibi hissediyorum kendimi... O kadar acemi, o kadar tutuk.
   Hepinizi çok özledim, Hoş Geldim inşallah.
  
   Gelelim tarifimize, acemiliğimi hoş görün oldu mu, ben geçeyim hızlı hızlı.
    Fincan kek, birçoğunuzun yaptığı keklerden biliyorum. Fakat ben henüz yeni tanıştım. Tanışmamla iki kez üst üste yapmam bir oldu. En korktuğum nokta, fincanların tencerede patlamasıydı. Yok siz korkmayın, böyle bir şey olmuyor :)


Malzemeler:
  • 2 yumurta
  • 1 türk kahvesi fincanı + 2 yemek kaşığı şeker
  • 1 türk kahvesi fincanı sıvıyağ
  • 1 türk kahvesi fincanı süt
  • 1 paket kabartma tozu
  • bir portakal kabuğu rendesi
  • 1/2  paket sütlü çikolata
  • 2 yemek kaşığı kakao
  • aldığı kadar un (4 dolu dolu kaşık kadar yine de siz azar azar ekleyin)
  • Üzeri için:
  • Çikolatalı puding
  • 1 su bardağı  süt
Yapılışı:
  1. Şeker ile yumurtaları çırpıyoruz. İçine süt sıvıyağ ekliyoruz. Kakao ve biraz un ekledikten sonra şöyle bir karıştırıyoruz, üzerine kabartma tozunu ekliyoruz.
  2. Bir portakal kabuğu rendesini ve yine rendelediğimiz çikolatanın yarısını da  ekledikten sonra, içleri margarinle yağlanmış fincanlarımıza paylaştırıyoruz. Fincanların tamamını doldurmayın bir parmak kalsın ki kabarınca taşmasın. Bu şekilde 7-8 fincan kadar çıkıyor.
  3. Fincanların yarısına kadar su koyuyoruz. Tencerenin üstünü temiz bir bezle örtüp, kapağını kapatıyoruz. Suyu kaynayana kadar bekliyoruz. Su kaynayınca kısık ateşe alıp 20 dakika daha pişiriyoruz. Kürdan testi ile tencereden çıkartıyoruz.
  4. Fincanlar soğuyunca ters çevirip hafifçe vurarak çıkartıyoruz.
  5. Üzeri için, yarım paket toz pudingi 1 su bardağı süt ile hazırlayıp, ılınınca keklerin üzerine döküyoruz. İsteğe göre fıstık içi, rende çikolata yada portakal kabuğu rendesi ekleyebilirsiniz benim gibi. Afiyet Şeker Olsun...



21 Temmuz 2014 Pazartesi

HAŞHAŞLI DÜĞÜM ÇÖREK

   Ramazanın son günlerine yaklaştığımız şu günlerde, buruk bir hüzün var üzerimizde. 
Bu hüzünün sebebi hem ramazanın bitiyor olması, bir diğer sebebi ise, dünya müslümanlarının içinde bulunduğu bu zor günler.
Dualarımıza onları da katalım olur mu? Sadece dua etmekle kalmayıp aynı zamanda İsrail mallarını da boykot edelim lütfen. Bir kurşunun parası da bizden çıkmış olmasın.
Çöreğe gelince, teyze kızım Nilgün Ablam da yediğim bu çörek daha önce yediklerimden çok farklı çok başarılıydı. Yumuşacık oluyor ve birkaç gün bayatlamadan yine aynı yumuşaklıkta tüketebiliyorsunuz.
Kesinlikle tavsiye ederim, lezzeti garanti bir kere deneyin zaten ikincisini  hane halkınız isteyecektir yeniden. Kalın Sağlıcakla...


Malzemeler:

Hamuru İçin:
  • 1 paket instant maya
  • 1 tatlı kaşığı tuz
  • 5,5 su bardağı un
  • 2,5 su bardağı ılık su
Hamuru tekrar yoğurmak için :
  • 3 kaşık sıvıyağ

Haşhaşı hazırlamak için:
  • 125 gram kadar ezilmiş haşhaş
  • 3-4 yemek kaşığı kadar sıvıyağ
  • 1 tatlı kaşığı kadar tuz
Üzeri için : 1 yumurtanın sarısı

Yapılışı:
  1. Un, tuz ve mayayı bir kasede karıştırıp, üzerine azar azar ılık su ilave ediyoruz. Bir taraftan da yoğurup, çok da katı olmayan bir hamur elde ediyoruz.
  2. Bu hamurun üzerini örtüp, mayalanmasını bekliyoruz. Diğer taraftan, haşhaşı bir kasede sıvıyağ ile ezip üzerine tuz da ekliyoruz. Su ilavesi yapmıyoruz.
  3. Hamurumuz gelince, 3 kaşık sıvıyağı azar azar elimize alıp, hamuru bu yağla tekrar yoğuruyoruz.
  4. İkinci kez hamuru mayalanması için üzerini örtüyoruz. 
  5. Hamur tekrar mayalanıp kabarınca, 3 parçaya ayırıyoruz. Her bir parçayı yuvarlayıp, elimizle açıyoruz. (Oklava yada merdane kulllanmıyoruz.) Elimizle açarken, hazırladığımız haşhaşlı harcı kullanıyoruz. Harçtan her yerine sürüp resimdeki gibi ikiye katlıyoruz. Sonra bu ikiye katladığımız (D şeklini alıyor) hamuru enine kesiyoruz.
  6. Her bir kestiğimiz şeritin bir ucunu içeriye diğer ucunu dışarıya doğru büküp iki ucunu bir araya getirip düğüm atıyoruz.
  7. Önceden yağlanmış tepsiye (ben kelepçeli kalıp kullandım) diziyoruz. Aralıklar ile dizmekte yarar var çünkü epeyce kabaracaklar.
  8. Bu işlem diğer iki parça hamur için de yapılınca, üçüncü kez mayalanmaya bırakıyoruz. (Bu kez tepside). Hamurun mayası tekrar gelince üzerine yumurta sarısı sürüp 180 dereceli fırında üzeri kızarıncaya kadar pişiriyoruz. Afiyet olsun...

13 Temmuz 2014 Pazar

KÖFTELİ BEZELYE YEMEĞİ

 
  Köfteli bezelye yemeği, bu sene ramazanın ilk iftarı için hazırlanmıştı. Bir gün öncesinden kalan bezelyeleri değerlendirmek üzere, küçük ama mütevazi iftarımıza eşlik edecekti.
  Eşlik etti etmesine üstelik, beklenmedik gelen misafirlerimizin iftarına da eşlik etti. İftara, 1 saat falan yoktu sanırım, ben bütün gün ilk orucun rehavetiyle, öylesine birşeyler yapmıştım. Biraz tembel biraz üşengeç geçirdiğim günümü ramazana yakışır değildi. Eşimin telefonu çaldı, arayan yıllar öncesinden tanıdığım ortak arkadaşlarımız Gonca ve Murat, Ereğli dönüşü, bize uğramadan geçmemek istemişler, sağ olsunlar.
Gonca ve Murat, bizim yüksekokuldan tanıdığımız samimi arkadaşlarımız. Onlar da bizim gibi okulda tanışıp evlendiler. Her neyse, tabi çok mutlu oldum ama bir o kadar da telaşlandım doğrusu. Yani ne bileyim hiç hazırlığım yoktu. Murat "_Ne yemek var iftarda, tamam mercimek çorbası ve bezelye biz de de börek var, başka birşey hazırlama size iftara geliyoruz." deyince önce şaka zannettim. Sonra anladım ki sahi imiş.
Gerçi Murat'ın börek dediği de Konya'nın etli ekmeğiymiş, onu da getirdiklerinde gördük :) Bunca yılın Ereğlili damadı Etlli ekmeği öğrenememiş mi Murat , derim ben tabi şimdi :)
Her neyse işte böyle geçen çok mutlu ve bir o kadar da mütevazi ilk iftarımızın yemeği köfteli bezelye. Bende bezelye denince ilk çağrışım yapacak bu mutlu anlar olacak. İyiki geldiniz, sizleri görmek güzeldi, yeniden...

Malzemeler:

  • 1 kavanoz konserve bezelye (yada bir kase haşlanmış bezelye)
  • 100-150 gram kadar yağsız kıyma
  • 1 tatlı kaşığı un
  • 1 küçük soğan
  • 1/2 kaşık salça
  • 1/2 havuç yada bir küçük havuç
  • 1 kaşık kavrulmuş un 
  • 1 çay kaşığı sebze çeşni
  • isteğe göre 1 diş sarımsak
  • karabiber,tuz

Yapılışı:
  1. Köfteleri hazırlamakla işe başlıyoruz. Köftelik kıymaya, un, tuz, karabiber ekleyip misket büyüklüğünde köfteler yapıyoruz.
  2. Bir tencereye çok az sıvıyağ katıp, küp küp doğradığımız kuru soğanı,(isterseniz sarımsağı da) şeffaflaşana kadar , bir de ince ve küçük doğradığımız havucu ekleyip kavuruyoruz. Havuçlar biraz yumuşayınca salça ekliyoruz. Sonra köfteleri katıp (sertse bezelyeleri de katıyoruz.)
  3. Hepsini bir iki karıştırıp, suyunu ekliyoruz. Üzerini geçene kadar  su ekleyip, kısık ateşe alıyoruz. Ben kavrulmuş un kullandıım için, bu sırada bir kaşık kavrulmuş unu, biraz yemeğin suyu ile özeleyip yemeğe ilave ediyorum. Bu un hem kıvam veriyor hem de ayrı bir rayiha. Siz eğer kavrulmuş un kullanmayacaksanız, yağını koyduğunuz esnada unu yağla birlikte de kavurarak yapabilirsiniz.Sebze çeşni ve tuzunu katıp, pişiriyoruz. Afiyet Olsun.
Not: Kavrulmuş un pek çok yemeğime hatta çorbalarıma kullanıyorum. Bir teflon tavada yada tencerede, unu katıp rengi hafif sarı olana kadar, kokusu gelene kadar kavuruyoruz. Soğuyunca, bir kavanoza alıp istediğimiz yerde kullanıyoruz. Bu şekilde arabaşı çorbası yapımı da daha pratik oluyor. 

12 Temmuz 2014 Cumartesi

Galetalı Patates Köftesi



     Patates köftesi çoook eskilerden kalma tariflerdendir. Herkes kendince yorumlar, hatta ben bazen çiğden yaparım bazen de böyle haşlanmışından.Birçoğumuzun belleğinin bir köşesinde patates köftesi vardır, annelerimizin yaptığı.
   Nerden aklıma esti derseniz, evde fazladan haşlanmış patateslerim olunca aklıma geldi. Bu geçmişten gelen lezzet hem çok tanıdık hem de pratik. Kalın Sağlıcakla...

Malzemeler:

  • 5-6 adet haşlanmış patates
  • 1 büyük kuru soğan
  • 2 iri diş sarımsak
  • 1 yumurta
  • 2 kaşık galeta unu (içi için)
  • 1/2 çay bardağı galeta unu (dışı için)
  • bir tutam maydanoz
  • karabiber,nane,tuz

Yapılışı:
  1. Haşlanmış patatesler rendelenir. Üzerine kuru soğan rendelenir, ince kıyılmış maydanoz, baharatlar,tuz ve 2 kaşık galeta eklenir.
  2. Üzerine bir adet yumurta kırılıp,yoğurulur.
  3. Yassı olacak şekilde köfteler yapılır ve galetaya bulanır. Kızdırılmış yağda önlü arkalı pişirilir. Afiyet Olsun...


11 Temmuz 2014 Cuma

Zeytinyağlı Ispanak Kökü Yemeği



        Babaanne yemeklerimdendin ıspanak kökü yemeği.
Bence zeytinyağlıların içinde yeri çok özeldir. Kızlarım bile çok sevdiler severek tükkettiler. Belki bu kadar kıymetli oluşu, bu kadar az oluşundandır. Nitekim, iki demek ıspanaktan sadece bir küçük tabak çıkıyor. Siz ıspanak köklerini kesip, buzlukta biriktirerek de yapabilirsiniz, öyle denemişliğim de vardır. Tabi o zaman tadındaki değişikliği de kabul etmelisiniz.
       Zeytinyağlıları pişirirken kesinlikle, kısık ateşte ve su eklemeden kendi suyunda pişirin. Suyun içinde yüzen bir yemeğe zeytinyağlı denmez. Ayrıca bilinenin aksine, çok soğuk tüketmeyin, yemeğin ılık olması makbuldür. Son olarak şeker katılır zeytinyağlıya diyerek bolca şeker ilavesi yapmayın, şekerden ziyade ekşilik zeytinyağlıya asıl tadını verecektir.

Malzemeler:

  • 2 demet ıspanağın kökü (bir küçük kase kadar)
  • 1 büyük soğan
  • isteğe göre 1 irice diş sarımsak
  • 2 yemek kaşığı zeytinyağı
  • 1 küçük domatesin rendesi
  • 1,5 yemek kaşığı limon suyu
  • 1 çay kaşığı toz şeker
Yapılışı:
  1. Ispanak köklerini, saplarını yakın olacak şekilde kesip, uç kısmını bütün kalacak şekilde temizliyoruz. Sonra çeşmenin altında yıkayıp bir de su dolu bir kapta toprakları çıksın diye bekletiyoruz.
  2. Soğanları küp küp doğrayıp iki kaşık zeytinyağında hafifçe kavuruyoruz. Sarımsağı da doğrayıp ekliyoruz.Ispanak köklerini ekleyip, tuzunu şekeri katıyoruz. Ağzı kapalı olarak kısık ateşte bırakıyoruz.
  3. Üzerine isteğe göre bir küçük domatesin rendesini ekleyip, biraz limon suyu ekliyoruz. Arada bir hafifçe karıştırıyoruz. (Eğer suyu hiç kalmamışsa çok az su ekliyoruz.) 
  4. Ispanak kökü zaten çabuk pişecektir. Pişip pişmediğine bakıp ılık olarak tüketiyoruz. Afiyet Olsun...

9 Temmuz 2014 Çarşamba

Gazoz Tatlısı


   Haziranın başlarında, akraba günüm vardı. Arkadaşım Halime sağ olsun, bana yardıma geldi bir gün öncesinden. Birlikte yaptığımız bu tatlıyı ikimizde ilk kez denedik, ve  memnun kaldık. Hatta ben bu seneki bayram tatlımı, gazoz tatlısından yana kullanmaya karar verdim.  Hem yapımı çok pratik, hem de lezzeti garanti. Deneyin pişman olmazsınız.

   Bu ölçülerle, iki tepsilik tatlı çıkıyor. Eğer siz daha az yapmak istiyorsanız, miktarları yarıya indirip deneyebilirsiniz. Yada pişirip, bir kenara kaldırabilirsiniz. İstediğiniz zaman da biraz fırında ısıtıp şerbetlersiniz. Afiyet Olsun...






































Malzemeler:


  • 1 su bardağı sade gazoz
  • 1 paket yaşmayanın yarısı
  • 2 yumurta
  • bir çimdik tuz
  • aldığı kadar un
  • arası için:
  •  1 su bardağı irice çekilmiş ceviz
  • 1/2 su bardağı sıvıyağ
  • şerbeti için:    5 su bardağı şeker
  •                      5 su bardağı su
Yapılışı:
  1. Gazoz, maya, yumurta,  bir çimdik de tuz katıp karıştırıyoruz. Azar azar un ilave ederek kulak memesi yumuşaklığında hamur elde ediyoruz.
  2. Bu hamurun üzerini temiz bir bezle örterek 10 -15 dakika dinlendiriyoruz.
  3. Şerbeti ocağa koyup, kaynatıyoruz, kaynayınca ve şerbet kıvamını alınca, birkaç damla limon sıkıp bir iki fokurdatıyoruz.
  4. Hamuru 3 bezeye ayırıyoruz. Her bir bezeyi açabildiğimiz kadar açıyoruz. (çok ince açarsak ince ve sık rulo olur, biraz daha kalın açarsak daha pufidik olur,benimki gibi). 
  5. Açtığımız hamurun üzerine birkaç kaşık sıvıyağ katıp heryerine yayıyoruz. Cevizin 3'te birini alıp her yerine serpiyoruz. Hamuru ortasından kesip, iki tarafa rulo yapıyoruz. Yani bir parça bezeden iki tane rulo oluyor. Bu ruloyu bir parmak genişliğinde kesip, yağlanmış tepsiye diziyoruz. 10 dakika tepside dinlendirip pişirmeye alıyoruz. (daha fazla bekletirsek hamur iyice mayalanır şekilsiz olur.)
  6. Önceden ısıtılmış 170 dereceli  fırında kızarıncaya kadar pişiriyoruz. Diğer bezeler için de aynı işlemi yapıyoruz.  Fırından çıkan tatlıların şöyle alevi geçince ılınmış şerbeti döküyoruz. Afiyet Olsun.
Not: Bu ölçülerden dolu dolu iki tepsi tatlı çıkıyor. Siz ölçüleri yarıya indirip deneyebilirsiniz. 




5 Temmuz 2014 Cumartesi

Köyümüzden Görüntüler ve Mihalgazi'nin Salatalık Seraları

     Köyümüze gittiğimizde kirazlar toplanıyordu. Köyümüz yaklaşık 2000 nüfuslu bir yer olmasına karşın kiraz zamanı sokaklarda in cin top oynar. Herkes kirazları zamanında toplayabilmenin telaşıyla yoğun ve meşakkatli bir döneme girer. Takriben 1 ay süren bu sürede, herkes yorgundur. İşte biz de böyle bir zamanda gidip geldik, çünkü malum gelen, ramazan ayıydı. Benim de buralarda yapacağım hazırlıklarım vardı.
    Yukarıdaki resimde annemle birlikte görünüyoruz. Onlar saat 18'de kirazdan gelince, kapının önündeki avluda oturuyoruz. Ben de Dursun Eren'e biraz hava aldırmış oluyorum. Diğer saatler epeyce sıcak oluyor çünkü.
    Annem harika bir kadındır. Bulduğu her yere sebze dikmeye bayılır. Avlusundaki o küçücük köşeye bile fasulyeler dikmiş.
   Kazlar ise bizim en sevdiğimiz görüntüleri sergilediler. Her ne kadar resimlerini çekebilmek için koşuşturmamız gerekirse de birlikte sürü halinde yürüyüşleri tam bir geçit töreni edasıyla oluyor. Bir de yerli yersiz kaz sesleri ile uykuların bölünmesi var tabi...
   Kızımın elindeki tavuk ise evcilleştirilmiş, amcamların tavuğu. Böyle elden ele gezmeye alışmış, her ne kadar alışılmış birşey olmasa da. Kızıma dokunmamasını söylemem pek de fayda vermiyordu açıkçası, bir de bu tavuk benim küçük oğluşumun yiyeceği yumurtayı bize temin etti. Her güne bir yumurta, hiç aksatmadı maşallah. Bu konuda da ayrıca bir maharetlidir kendileri :)
   Resimdekiler ise babaannem ve dedem. Onların da birer kare resimleri buralarda yerini alsın istedim. Ufaklığı zaten tanıyorsunuz, benim küçük aşkım.
 
   Yukarıdaki resimdeki yer, Dursun Fakıh'ın türbesi. Bu kıymetli şahsiyet, benim köyümün girişindeki koni şeklindeki tepede yatar. Osmanlı Devleti'nde ilk hutbeyi okuyan kişidir. Aynı zamanda Osman Bey'in bacanağıdır. Resimde köyümün Dursun Fakıh tepesinden görüntüsü var. Bir diğer karedeki kişi ise benim kıymetlim, bitanecik babamdır. Var ol babacığım.
   
   Bu güller türbenin avlusundan. Çok bakımlı ve temiz tutuyorlar orayı. Bizim Hıdırıllez bayramımız ve Söğüt Ertuğrulgaziyi Anma Yörük Şenlikleri'nden sonraki pişen pilav da burada pişer. Hatta Kadir gecesinde vs önemli günlerde burada köylünün yardımları ve Dursun Fakıh'ı Yaşatma Derneği desteğiyle yine Kadir pilavımız pişer ve kadir gecesi bütün köye dağıtılır.  Dursun Fakıh derneği 'nin bir diğer kolu da Mehter Takımı'dır. Köyümüzün gençleri, orta yaşlıları hatta bazen yaşlı diyebileceğimiz yaştaki kişileri ile gönüllü olarak oluşturulmuş bir Mehter Takımımız mevcuttur. Bu böyle uzun yıllardan beri kişiden kişiye geçerek öğretilir ve yaşatılır. 
Ruhuna Fatiha lütfen .

   Yukarıdaki görüntüler ise Mihalgazi'den. Amcakızım Münevver'i ziyarete gittik. Onlar Mihalgazi de seralarda sebze yetiştiriyorlar. Mihalgazi küçük ama çok şirin bir yer. Hemen evlerinin 100 metre altından Sakarya Nehri geçiyor. Onlar da bu bereketli toprakların hakkını veriyorlar Allah için. En çok bu seralara bayıldım. Dallardan sarkan küçücük salatalıkları görmeliydiniz, insanın içi gidiyor.
   Resimdekiler, Münevver ve eşi Mehmet. Bu seranın emekçileri. Rabbim emeklerini zayi etmesin, bol ve bereketli kazançlar nasip etsin inşallah.

   Burada da patlıcanın çiçeği ve yeni büyüyen bebek patlıcanı görüyorsunuz. Diğer resimde ise gelinimiz Fadime ve bendeniz yer alıyoruz.


  Arkamızdaki nehir tahmin edeceğiniz gibi Sakarya nehri. Bu bereketli topraklarda bir de kaplıca var. Biz küçük kızlarken, Münevver ve beni babaannem bu kaplıcaya götürürdü. Orada bir hafta on gün kadar kalırdık. Yıllar sonra ilk kez yine gittim oraya. Hiç değişmemiş desem yeridir. Küçük ama bir o kadar da şifalı. 
   Bu güzel anılar için teşekkürler Münevver. Şimdiden özledik sizleri...

4 Temmuz 2014 Cuma

Ramazan Öncesi Görüntüler (Piknik, Karne, Yolculuğumuzdan Kareler)

Hayırlı Ramazanlar öncelikle herkese.
Biliyorum yine geç kaldım. Fakat bunları yayınlamadan geçemezdim.
Kızım bu sene ilkokulu bitirdi, ortaokullu oldu. Her ne kadar ortaokul değil 5. sınıf desek de bu sene 4 yıldır bizden emeğini esirgemeyen öğretmenimiz Özlem Hanım'dan ayrılıyoruz. Okulun son günlerinde, yaptığımız piknik son kez birlikteliklerimizden oldu. Hakkınızı helal edin tekrar, çocuğumda çok emeğiniz var.
Bu sene ingilizce dersi ile, hayatımıza giren, Nergis Hanım da çocuklarımıza emeği geçen öğretmenlerden. Kendisi sağ olsun piknikte de başka her türlü etkinliklerde de bizi yalnız bırakmadı. İngilizceyi sevdiren kişi oldu, Siz de hakkınızı helal edin, hocam.

Piknikler, etkinlikler derken geldi çattı karne günü. Çocuklardan tutun, velilere kadar herkes gözyaşlarını saklayamadı. Tek tesellimiz ise, 5lerle dolu karnemiz oldu.
İzgi'nin sınıf arkadaşı Ecren'in, bizim evin çok yakınında parkta, doğum gününü kutlaması, çocuklar için değişik ve hoş bir anı olarak kaldı. İyiki doğdun Ecren nice yaşlara....
Vee sonunda anneannemize gitmek için düştük yollara. Yolculuğumuz üç çocuklu, ve epeyce uzun oldu. Giderek büyüyen ailemizle bir yere gitmenin zorluğunu taa iliklerime kadar hissettim. Yine de iyiki varsızınız yavrularım.
Köyden görüntüler, ve dahası ile bir sonraki postta görüşelim olur mu ?
Hayırlı Ramazanlar....

12 Haziran 2014 Perşembe

Köfteli Bostan Patlıcanı ( Porsiyonluk Patlıcan Kebabı)


       Bütün İslam aleminin kandilini kutluyorum, Rabbim bu geceyi günahlarımızdan arınmaya vesile etsin inşallah.
       Çook günler öncesinde yazdığım posta geçelim isterseniz.
     _ Allah'ım artık yeter. diye bağırasım var. Ödevler ödevler... Okul bitti ödevler bitmedi. Neden bir türlü rahatlayamıyoruz acaba. Şimdi bizim zamanımızda okulun bitmesine birkaç hafta kala ders mers kalmazdı diyeceğim, senin zamanın mı kaldı demenizden çekiniyorum. Bu yüzden böyle bir gaf yapıyor muyum? Yok canım yapmıyorum :(
      Allah'ım hayırlısıyla bir yaz tatiline ereydik. Gerçi adı yaz tatili ama yazın gelmeye de pek niyeti yok besbelli. Kendimi puslu yağmurlu kasım ayında hissediyorum.
      Diyordum bundan birkaç gün öncesine kadar. Neyse ki hayırlısıyla yarın karneleri alıp, hop anneanneye gideceğiz. Şimdiden bütün karne alan öğrencileri kutluyorum. Güzel bir yaz olsun inşallah.
      Patlıcan kebabına geçecek olursak, patlıcan kebabının pek çok çeşidi var. Ben de birkaç kez yaptım bunları. İtiraf etmek gerekirse bu şekildeki bostan patlıcanlardan yaptığım porsiyonluk olanlar benim favorim oldu. Hem kişi sayısına göre oluyor, hem bostan patlıcanın lezzeti...
      Köftenin malzemeleri ise, sertleşmesini önleyerek, patlıcana mümkün oldukça yakın bir yumuşaklıkta olup, patlıcana uyum sağladı.

Malzemeler:

  • 2 adet bostan patlıcan
  • 2 adet domates
  • 1-2 adet biber
  • 1 kaşık salça
  • kızartmak için sıvıyağ
  • 300 gram yağsız kıyma
  • 1/2 paket kabartma tozu
  • 1 yumurta
  • 1 adet kuru soğan
  • karabiber, kimyon,kekik,tuz

Yapılışı:
  1. Patlıcanları alaca soyup, bir parmak eninde yuvarlak kesiyoruz. Tuzlu suya atıp bekletiyoruz.
  2. Kıymanın üzerine,soğanı rendeleyip ekliyoruz, yumurta ve baharatları da ekleyip yoğuruyoruz. Üzerini streçleyip, dolaba kaldırıyoruz. En az yarım saat dinleniyor. Çıkartıp kabartma tozunu katıp tekrar yoğuruyoruz.
  3. Patlıcanları sudan çıkartıp kuruluyoruz ve tavaya biraz sıvıyağ katıyoruz. Patlıcanları şöyle bir ters yüz ederek çok az kızartıyoruz.
  4. Patlıcanların eninde yassı köfteler yapıyoruz. Tavada bir ters yüz ederek, hafifçe kızartıyoruz.
  5. Tepsiye bir patlıcan koyup üzerine köfteyi koyuyoruz, onun üzerine tekrar patlıcan koyuyoruz. En üstüne yuvarlak kestiğimiz domates dilimlerini ve onun da üstüne biber koyarak kürdanla sabitliyoruz.
  6. Bir kapta bir kaşık salçayı suda ezerek, patlıcanlara ekliyoruz. Fırında orta ısıda pişiriyoruz. Afiyet Olsun...
  

5 Haziran 2014 Perşembe

Pril'in Yeni Yüzü Açelya Akkoyun ile Buluşma (Geç Kaldın Ne Acele Ediyorsun :?)



Soma'daki şehitler vs derken epeyce gecikmiş bir post oldu bu. Tabi bir de kızların öğretmenleri. Bu aralar sıkça söylediğim şey "_ Bu öğretmenler çıldırmış olmalı. Özellikle de küçük kızım, akşamları ağlayarak geliyor, çok dersim var diye. Büyük olan ise geceyarılarına kadar ödevlerini bitiremiyor. Hatta en son sınavımız bugün oldu, yarın ise sözlü var, o kadar diyorum.
Bir de küçük Dursun Eren'inimiz var tabi. Onu da başka bir postta anlatırım artık.
Etkinliğe dönecek olursak,
Hayatımın en güzel tecrübelerinden biriydi diyebilirim.
Doğumdan sonra aldığım kilolardan dolayı, giyecek kıyafet bulmakta zorlanmaktan mı bahsedeyim, yoksa çocukların hepsini bir tarafa bırakıp, koştura koştura Midpoint'e yetişmeye çalışmamla mı. Artık nasıl telaş yaptıysam, en erken giden blogcu ben olmuşum :) Zaten yapılacak bir işim olduğu zaman, huyumdur geç kalmaktan nefret ederim, işte böyle erkenden gider otururum :)
Henkelin en bilindik ürünlerinden, Pril'in yeni yüzü Açelya Akkoyun ile tanışma ve yemek yeme fırsatım oldu.
Açelya Akkoyun, tıpkı ekrandaki gibi hem çook güzel hem de çok mütevazi.
Aynı zamanda da maşallah diyeyim epeyce uzun. Belki benim yanımda kalınca böyle uzun olmuştur diyeceğim (yoksa ben kısa falan değilim tabii ki :)) Az daha belinden sarılıp "Ah canım " diyesim geldi, kendimi tuttum. Neyse zaten bizim Ankaralı blogculardan pek çoğu da benim gibi minyatürmüş. Buna da ayrıca sevindim :)
 Bu etkinliğe davet edildiğim için çok mutlu oldum. Özellikle bu benim ilk etkinliğim olduğu için, birçok takip ettiğim blogcuyla tanışmak da bu açıdan en çok merak ettiğim şeylerdendi.
Birkaç fotoğraf çektim tabii, hem de çook geç kaldım bunu yayınlamaya.

Ben yine kızlar ve bebek diyeceğim, siz de "_E yeter Elif. " diyeceksiniz. Neyse geçelim beni.
Müge hanımdan da bahsetmeden edemeyeceğim. Kesinlikle hepsi de  çok mütevazi çok düzgün kişilerdi. Ben hepsiyle de tanışmaktan biraz şaşkın çokça da mutlu oldum. Teşekkürler Pril...