..
Osmanlı Mutfağı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Osmanlı Mutfağı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Ocak 2017 Çarşamba

Sütlaç



  Eminim hepinizin bildiği bir şeydir sütlaç. Size sütlacı öğretmek haddim değil, zaten amacım da bu değil. Bu bloğu açtığım ilk zamanlardan beri düşündüğüm şey, kızlarıma resimli görsellerle, ayrıntılı bilgilerle tarif defteri oluşturmaktı. Tabii blok açmamdaki tek sebep bu değildi ama bu en güzel sonucu olacak inşallah. İşte bu yüzden kızlarıma tarif olsun, arşivimde yer alsın, arama motorlarında yer alsın, hatta sütlü tatlılar ve geleneksel lezzetler konusunda eksiklik tamamlansın diye yazıldı sütlüç tarifi, yani sizin de gördüğünüz gibi birden çok sebebi var :)
   Bizim evde sütlaç hazır sütten yapılır. Zaten sütçüden aldığım sütten yaptığım zaman ev ahalisi beğenip yemez (burada ev ahalisi çocuklar oluyor). Ben de bu yüzden hazır sütten yaparım.
  Bu ölçü benim 1 kg lık süte eklediğim pirinç ve nişasta miktarıdır. Bazıları nişasta, pirinç unu vs kullanmayıp sadece pirincin kendisi ile yaparlar. Fakat ne yalan söyliyeyim ben de öylesini sevmiyorum. Pirinçler az oldukça benim daha damağıma uyuyor.
Neyse gelelim tarifimize.

Malzemeler;

  • 1 kg süt
  • 3 yemek kaşığı nişasta çok dolu olmayacak (pirinç unu da olabilir)
  • 1 su bardağı +2 yemek kaşığı şeker (bizimkiler şekeri bol seviyor)
  • 1 küçük çay bardağı pirinç
  • 2 su bardağı su
  • 1 paket vanilin
Yapılışı;
  1. Pirinçleri yıkayıp tencereye alıyorum. Üzerine 2 su bardağı su ekleyip pirinçler yumuşayana kadar pişiriyorum.
  2. Pirinçler yumuşayınca üzerine sütü ekliyoruz. Sütten 1 bardak ayırıp nişastayı açmak için kullanıyoruz.
  3. Nişastalı sütün içine ocaktaki ılık sütten bir kepçe alıp karıştırıyoruz ki ısısı tencereye yakın olsun. Sonra nişastalı karışımı tencereye yavaş yavaş ilave ediyoruz(bir taraftan da karıştırıyoruz tabii ki)
  4. Kıvam almaya başlayınca şekeri ilave ediyoruz. Şeker ilave edilince biraz  sütlacımız sıvılaşır. Şeker ile de biraz ocakta tutup karıştırdıktan sonra  ocağı kapatmaya yakın vanilin ekliyoruz ırıp kaselere paylaştırıyoruz. İsteğe göre tarçın ile servis edebilirsiniz. Afiyet olsun...





12 Haziran 2016 Pazar

İmam Bayıldı




Hayırlı Ramazanlar Sevgili Dostlar,
İmambayıldı yemeği, patlıcan severlerin en sevdiklerindendir diye düşünüyorum. Özellikle de benim çocuklarım gibi et ile sebzeyi bir arada yemek istemeyenler için de ideal.
 Malzemeler;

  • 5 adet patlıcan
  • 4 adet  domates
  • 3 adet sivri biber
  • 1/2 tatlı kaşığı şeker
  • 2 adet kuru soğan
  • 4-5 diş sarımsak
  • bir tutam maydanoz
  • 1/2 kaşık salça
  • karabiber, tuz

Yapılışı;
  1. Patlıcanları alaca soyup, büyüklüğüne göre 2 yada 3 eşit parçaya ayırıp her birinin içlerini altını delmeyecek şekilde kabak oyacağı ile oyuyoruz.
  2. Tuzlu suya patlıcanları atıyoruz.
  3. Soğanları piyazlık uzunlamasına doğrayıp, biraz zeytinyağı koyduğumuz tavaya alıyoruz.
  4. Daha sonra sırasıyla sivri biber, sarımsak ve en son domatesleri ekliyoruz. Şekeri katıyoruz, tuzu ve baharatı ekliyoruz. Yeterince yumuşayınca ocağın altını kapatıyoruz ılımaya alıyoruz. Bu arada maydanozu da ince ince doğrayıp domatesli harca ekliyoruz.
  5. Patlıcanları kurulayıp, kızgın yağda çok yumuşak olmayacak şekilde kızartıyoruz. Yine yağdan alınca havlu kağıt üzerine koyuyoruz ki fazla yağı emsin.
  6. Hazırladığımız iç harcı ile patlıcanların içini dolduruyoruz. Fırın kabına alıyoruz. Artan harcımızı patlıcanların üzerine yada fırın kabının kenarına koyuyoruz.
  7. Salçayı bir su bardağı suda ezip, biraz tuz ekliyoruz ve yarım bardak daha su koyup patlıcanların üzerine döküyoruz. 180 derecede üzerine yağlı kağıt koyarak fırında pişiriyoruz. Suyunu epeyce çekip patlıcanlar yumuşayınca fırından alabilirsiniz.  Afiyet olsun..

24 Kasım 2015 Salı

Portakallı Yumurta Tatlısı


             Hayırlı Günler  Sevgili Dostlar,
Yumurta tatlısını ilk kez televizyonda gördüğümde, Çankırı yöresine ait bir tatlı olduğunu söylediler. Eşim Çankırılı olduğu halde, ben bu tatlıyı hiç yememiştim. O kadar hafif olduğunu söylediler ki, hemen denemek istedim.
Yumurta tatlısının bir özelliği, çok az malzemeden  yapılıyor olması. Tam bir protein deposu, çünkü içinde  7 adet yumurta kullanılıyor. (Tarifte 15 demişlerdi ben tepsiyi küçüğünden seçtim ki bize de yeterli geldi) Size de bu ölçülerde  denemenizi öneririm.
Yumurta kokusu olur mu diye düşünmedim değil, nitekim ilk kez deniyordum. Buna sebep, portakal kabuğu ve portakal suyu ekledim, sonuç güzeldi.
Pandispanya yapımına benziyor, zaten bir çeşit pandispanya. Evet biraz fazla yumurta gidiyor ama, zaten başka da  pek malzemesi yok. Denemek size kalmış.

Malzemeler;
Keki için;

  • 7 adet yumurta
  • 1 su bardağı un
Şerbeti için;
  • 2 su bardağı şeker
  • 1  portakalın  suyu
  • 1 portakal kabuğunun rendesi
  • portakal suyu ile birlikte 2,5 su bardağı su

Yapılışı;
  1. Öncelikle şerbeti hazırlayalım. Bir portakalın kabuğunu rendeleyip tabağa alalım.
  2. Aynı portakalın suyunu sıkıp, su bardağına koyalım. Bardağın üzerini su ile doldurup bu şekilde 2,5 su bardağına tamamlayalım. Tencereye 2 su baradağı da şeker koyup, kaynamaya alalım. Şerbet   kaynamaya başlayınca içine rendelediğimiz portakal kabuğunu ekleyelim. 5 dakika kaynatıp altını kapatalım.(fazla kaynamaması gerekiyor)
  3. Yumurtaların sarılarını küçük bir kaseye, aklarını ise cam bir kaba alalım. Blendirın önce düşük ayarında sonra ise yüksek ayarında  iyice çırpalım. Kar gibi olsun, öyleki cam kaseyi ters çevirdiğimizde çırptığımız aklar yere düşmeyecek.
  4. Kenarda biraz çırptığımız sarıları yavaş yavaş ekleyerek spatula yardımıyla, aşağıdan yukarıya doğru karıştıralım. Sarılardan sonra 1 su bardağı unu, eleyerek yavaş yavaş ekleyelim. Aynı teknikle unu da yedirip,yağlanmış tepsiye her yerine   eşit gelecek şekilde dökelim. (küçük boy kare borcam kullandım)
  5. Önceden ısıtılmış fırında 170 derecede 15-20 dakika kadar ağzını hiç açmadan                    pişirelim.Kürdan testi yapın,eğer pişmediyse fırını 150 ye alın biraz daha pişirin.
  6. Kek fırından çıkınca kareler halinde kesin, ılımaya bırakın.(burası püf noktası)
  7. Şimdi  kek ile şerbeti buluşturmaya geldi. Benim şerbetim soğumuştu, kekim ise ılıktı. Bütün şerbeti, bu şekilde her yerine eşit olacak şekilde dökün, şerbetini çekince yemeye hazırdır. Afiyet olsun...


19 Haziran 2015 Cuma

Kayseri Mantısı VE Hoşgeldin Ramazan


  Hayırlı Ramazanlar Sevgili Dostlar
Ramazanın ikinci gününe geldik ama ben bir türlü yayın yapamadım. Neyse, ramazanda mümkün oldukça, iftara yada sahura yakışacak şeyler yayınlamak niyetiyle, bugün Kayseri mantısı paylaşmayı uygun gördüm. Eminin sevmeyeni de yoktur.
  İki su bardağı undan yetmeyecekmiş gibi gelse de 5 kişiye yetecek kadar mantı çıktı. Sağ olsun Komşum Fatma gelmeseydi bu kadarcık mantıyı bile yapamayacaktım. Oğlumun huzursuzlukları yine hat safhada çünkü. Mantının yapımını hepiniz biliyorsunuz fakat ben yine de tarif bulunsun diye vermek istiyorum.
  Ramazan ayından mümkün mertebe istifade edip, hayırlısıyla bayrama eriştirsin Rabbim hepimizi. Amin.

Malzemeler;
  • 2 su bardağı un
  • 1 yumurta
  • 1 küçük soğan
  • 1/2 su bardağı ılık su
  • 150 gram kadar kıyma
  • karabiber, tuz
Sosu için;

  • 1 dolu kaşık salça
  • 1 kaşık tereyağ
  • 2 kaşık sıvıyağ
  • pul biber
  • yoğurt




Yapılışı;
  1. Bir kabın içine, un, tuz, yumurta,tuz katıp karıştırıyoruz. 1/2 su bardağı kadar ılık su ile çok da yumuşak olmayan bir hamur yoğuruyoruz. Hamurun üzerini örtüp, kenara alıyoruz, kıymayı hazırlayana kadar kenarda bekliyor.
  2. Kıymanın üzerine soğanı incecik rendeliyoruz. Üzerine tuz, karabiber isteğe göre pul biber ekleyip, birazcık yoğuruyoruz.
  3. Hamuru iki bezeye ayırıyoruz. Çok da incecik olmayacak şekilde açıp, küçük karelere kesiyoruz. Hazırladığımız kıymadan üzerine küçücük kıymalar koyup resimdeki gibi dört ucundan tutup parmağımızla bastırarak kapatıyoruz. Hafifçe un dökülmüş tepsiye yada bir temiz bez üzerine yaptığımız hamurları koyuyoruz.
  4. Ben yaptığım mantılar için 7 su bardağına yakın suyu kaynattım, içine yarım tatlı kaşığı kadar  tuz kattım. (suyu tencerenin yarısı şeklinde düşünebilirsiniz)
  5.  Su kaynayınca mantıları içine salıyoruz, arada karıştırıp, mantıların yumuşamasını bekliyoruz. Bu arada ocağa yakın olmakta fayda var çünkü taşabiliyor.
  6. Üzeri için isteğe göre sarımsaklı yada sarımsaksız yoğurt hazırlıyoruz. Salçalı sos içinse, bir küçük tavaya biraz sıvıyağ, bir kaşık da tereyağ katıp, eritiyoruz. Üzerine, 1 dolu kaşık domates salçası koyup yağda kavuruyoruz. Mantının suyundan birkaç kaşık alıp, salçaya ekliyoruz ve koyu sos haline gelinceye kadar karıştırıyoruz. 
  7. Mantılar pişince, tencerenin üzerine soğuk su döküyoruz ve fazlasını süzüyoruz. Tabaklara alıp, üzerine yoğurt ve üzerine salçalı sos döküp afiyetle tüketiyoruz.

18 Nisan 2015 Cumartesi

Tavuklu - Nohutlu Pilav


Hayırlı günler Sevgili Dostlar...
Bugün sizlere benim çok sevdiğim ve sık sık pişirdiğim pilav tarifi vereceğim.
Hala sokak satıcıları satıyorlar mı sokakta pilavı bilmiyorum ama halkın böyle bir talibi olduğuna göre benim gibi bu pilavı çok sevenler de mevcut olsa gerek.
Nohutlu tavuklu (yada etli) haliyle pişerdi bizim köyde düğünlerde yada mevlütlerde.
Alışık olduğum için özlüyorum bazen yapıyorum böyle.
İçinde pirinç var, nohut ve tavuk da giriyor böylece çok besleyici ve doyurucu oluyor.
Yanına bir ayran yada cacıkla başka birşeye gerek bile kalmıyor nerdeyse
Tabii yine keyif sizin, Kalın Sağlıcakla...


Malzemeler:

  • 2 su bardağı pirinç
  • 3 su bardağı sıcak su 
  • 1/2 tavuk göğsü
  • 1 su bardağı haşlanmış nohut
  • tuz
  • isteğe göre karabiber

Yapılışı:
  1. Pirinçleri ılık suda yıkayıp 10 dakika bekletiyoruz.
  2. Pirinçler beklerken, biz tavuk göğsünü iyice yıkayıp, küçük küçük doğruyoruz.
  3. Pilav yapacağımız yapışmaz tencereye biraz sıvıyağ koyup, tavukları kavurmaya başlıyoruz.
  4. Tavuklar olunca biraz tuz atıp şöyle karıştırıyoruz ve bir tabağa alıyoruz.
  5. Aynı tencereye biraz sıvıyağ koyup, bu sefer yıkayıp süzdüğümüz pirinçleri atıyoruz. Aynı şekilde pirinçler topak topak olacak sonra tek tek ayrılmaya başlıyacak. Bu esnada biraz tuz atıyoruz. Tavuk ve haşlanmış nohutları ekleyip şöyle karıştırıyoruz. 
  6. Ardından tencereye 3 su bardağı su koyuyoruz. (gerekirse su ilavesi yapabilirsiniz, resimdeki gibi üzerini geçecek kadar olsun). Fakat siz yine de kendi tecrübelerinize güvenin. Her pirincin su çekme miktarı değişebiliyor, üstelik bir de nohut ve tavuklar var bu sefer.
  7. Tencerenin kapağını kapatıp, altını kısıyoruz. Suyunu çekene kadar pişiriyoruz. (Pirinçlerin pişip pişmediğine bakınız.)
  8. Sıcak sıcak servis yapıyoruz, yanında cacık, ayran yada kompostolar müthiş gidiyor. Afiyet Olsun...

11 Temmuz 2014 Cuma

Zeytinyağlı Ispanak Kökü Yemeği



        Babaanne yemeklerimdendin ıspanak kökü yemeği.
Bence zeytinyağlıların içinde yeri çok özeldir. Kızlarım bile çok sevdiler severek tükkettiler. Belki bu kadar kıymetli oluşu, bu kadar az oluşundandır. Nitekim, iki demek ıspanaktan sadece bir küçük tabak çıkıyor. Siz ıspanak köklerini kesip, buzlukta biriktirerek de yapabilirsiniz, öyle denemişliğim de vardır. Tabi o zaman tadındaki değişikliği de kabul etmelisiniz.
       Zeytinyağlıları pişirirken kesinlikle, kısık ateşte ve su eklemeden kendi suyunda pişirin. Suyun içinde yüzen bir yemeğe zeytinyağlı denmez. Ayrıca bilinenin aksine, çok soğuk tüketmeyin, yemeğin ılık olması makbuldür. Son olarak şeker katılır zeytinyağlıya diyerek bolca şeker ilavesi yapmayın, şekerden ziyade ekşilik zeytinyağlıya asıl tadını verecektir.

Malzemeler:

  • 2 demet ıspanağın kökü (bir küçük kase kadar)
  • 1 büyük soğan
  • isteğe göre 1 irice diş sarımsak
  • 2 yemek kaşığı zeytinyağı
  • 1 küçük domatesin rendesi
  • 1,5 yemek kaşığı limon suyu
  • 1 çay kaşığı toz şeker
Yapılışı:
  1. Ispanak köklerini, saplarını yakın olacak şekilde kesip, uç kısmını bütün kalacak şekilde temizliyoruz. Sonra çeşmenin altında yıkayıp bir de su dolu bir kapta toprakları çıksın diye bekletiyoruz.
  2. Soğanları küp küp doğrayıp iki kaşık zeytinyağında hafifçe kavuruyoruz. Sarımsağı da doğrayıp ekliyoruz.Ispanak köklerini ekleyip, tuzunu şekeri katıyoruz. Ağzı kapalı olarak kısık ateşte bırakıyoruz.
  3. Üzerine isteğe göre bir küçük domatesin rendesini ekleyip, biraz limon suyu ekliyoruz. Arada bir hafifçe karıştırıyoruz. (Eğer suyu hiç kalmamışsa çok az su ekliyoruz.) 
  4. Ispanak kökü zaten çabuk pişecektir. Pişip pişmediğine bakıp ılık olarak tüketiyoruz. Afiyet Olsun...

19 Eylül 2013 Perşembe

İç Pilavlı Biber Dolması


           
            Annesi yorulmuş, akşam sofrayı toplamak için kızından yardım istiyor. Annesi tabakları akıtacak, kızı ise bulaşık makinesine yerleştirecek. Her seferinde kızından aynı şeyi işitiyor. "- Anne madem ki biz bu tabakları böyle yıkayacağız peki makine ne iş yapacak?"
         
            İzgi ile benim mutfakta sıkça yaşadığımız diyaloglardandır bu. Ben her seferinde tabakları akıtmayı abartırım, İzgicik ise buna bir anlam veremez kuzum. Ne yapayım elimde değil. Nerdeyse sabunlayıp akıtıp öyle koyacağım o kadar.
         
             Bu aralar yine yeniden , çamaşır suyuna takmış durumdayım. Birazcık gözüm açıldı, kokulara karşı duyarlılığım azaldı ya, yine o müthiş çamaşır suyu takıntım hortlayıverdi. Sanki çamaşır suyu kullanmasam temizlenmiyormuş hissi. Halbuki biliyorum zararlarını, hatta doğaya verdiği zararları... Fakat bu öyle bir takıntı ki, ellerimin üzerinde minik çiller bile çıkmaya başladı. Ne yapacağım bilmiyorum. Biraz kendimi dışarıya atmanın vakti geldi sanırım. Evde otur otur, orası pis burası temiz diyerek takıntılı oldum yine...

 Yaz olsun, kışlık dolaba kaldırdığım dolmalık biberleri olsun, incecik kabuklularından ve küçücüklerinden seçerim. Hele de böyle iç pilavla doldurulunca değmeyin keyfime.
              Her sofraya yakışır kendisi. Hem göze hem mideye hitap eder. Mutlaka yapıyorsunuzdur böylesini, ben ister zeytinyağlı, ister etli isterse böyle içpilavlısı olsun her türlü dolmayı severim. Midye dolma hariç :( Malesef deniz börtü böceğiyle aram iyi değil. Ne cesaret ederim ne de yiyebilirim.

Malzemeler:

  • 10 adet küçük dolmalık biber
  • 8 kaşık pirinç
  • 1 orta boy kuru soğan
  • 2 kaşık dolmalık fıstık
  • 1 kaşık kuşüzümü
  • bir tutam dereotu
  • bir tutam maydanoz
  • 1 çay kaşığı yeni bahar
  • 1 çay kaşığı karabiber
  • 1 çay kaşığı tarçın
  • 1 çay kaşığı kişniş
  • tuz
  • zeytinyağı
  • üzeri için 1 yada 2 adet domates

Yapılışı:
  1. Pirinci iyice yıkayıp, ılık suda bekletiyoruz. Dolmalık biberleri ayıklayıp, yıkıyoruz ve altına çatalla bir küçük delik açıyoruz. Dolmalık biberlerin içini işaret parmağımıza tuz sürerek tuzluyoruz.
  2. Soğanı incecik kıyıp, zeytinyağında şeffaflaşana kadar kavuruyoruz. Dolmalık fıstıkları ekleyip, rengi dönene kadar kavuruyoruz. 1 kaşık salçayı da ekleyerek, salçanın çiğ kokusunu çıkartıyoruz. En son pirinçleri yıkayıp atıyoruz, bir iki de onu tavada çevirip altını kapatıyoruz.
  3. Ocaktan aldığımız iç harcımıza tuz, ve baharatları katıyoruz. Önceden suya ıslattığımız kuşüzümünü ve ince kıyılmış dereotu ve maydanozu da ekleyerek karıştırıyoruz.
  4. Biberlerimizi bu harçla dolduruyoruz. En üstüne küçük parçalar haline getirdiğimiz domateslerle kapatıyoruz. Bir kaba 1/2 kaşık salça, su ve biraz da tuz ekliyoruz. Tencerenin kenarından dolmaların boyuna 1 parmak kalana kadar bu sudan ekliyoruz. Önce harlı ateşte, suyu kaynayınca da kısık ateşte pişiriyoruz. Benim bir daha su ilavesi yapmama gerek kalmadı, fakat siz yine de bir tane dolma alarak içinin pişip pişmediğine karar verebilirsiniz. Afiyet olsun...

1 Aralık 2012 Cumartesi

Ayva Tatlısı



            Mutlu Pazarlar Sevgili Dostlar. Kış sebzeleri, kış meyveleri kullanmanın zamanı geldi. Hava durumuna göre, kış kapıda. Bana kışı hatırlatan meyvelerin başında gelir ayva. Tatlısını yapmak o kadar kolay ki. Hem de kısa zamanda hazır oluyor. 
            Ayva tatlısını yada reçelini, neden kırmızı yapmak isterler bir türlü anlayamam doğrusu. Çekirdeklerinin, tatlının rengini biraz olsun koyulaştırma özelliği olsa da, kıpkırmızı ayva tatlısı bence ayvanın kendi doğal rengine aykırı bir durum. Ben böyle sarı hallerini daha çok seviyorum şahsen.
            Tabiri caizse, ayva tatlısı, tam da lokum kıvamında oluyor. Yumuşak, ve son derece leziz. Hele de pişmiş ayvanın, kendine has aroması gerçekten güzel...
            
Malzemeler:

  • 4 adet ayva (sekiz porsiyon için)
  • 5 çay bardağı şeker (siz bir bardak eksik de tercih edebilirsiniz)
  • 2 çay bardağı su
  • isteğe göre karanfil, kabuk tarçın gibi şeyler de kullanabilirsiniz (ben kullanmadım)
  • üzeri için kaymak (mutlaka öneririm)
Not: Çay bardağı ölçüm, küçük boy cam çay bardağıdır.








Yapılışı:
  1. Ayvaları soy, yarım limonu her yerlerine sürerek kararmalarını önle.
  2. Ayvaların, ortalarını genişlet, (ben sadece ortalarını çıkarmayı tercih ettim) tabanından biraz kes tencereye düzgün otursun. Ortaları üstte kalacak şekilde ayvaları geniş tabanlı bir tencereye yerleştir.
  3. Üzerini örterekten toz şekeri dök. Ayva çekirdeklerini de atmayıp üzerine serpiştir. 
  4. 15 dakika kadar beklet ve ocağa al. Yüksek ateşte şekerler biraz erimeye başlayınca, üzerine suyu ekle, kısık ateşte yavaş yavaş pişsinler. Küçük bir çatal ile pişip pişmediğine karar ver. 
  5. Ocaktan indirince, biraz soğusun, üzerine kaymak koyarak servis yap. Afiyet Olsun...
Not: Ayva tatlısını eğer daha kırmızı olsun istersen, suyunu koyduktan, kısa süre sonra kırmızı gıda boyasından çay kaşığının ucu ile çok az miktarda toz boya kullanmak yeterli gelecektir.

13 Kasım 2012 Salı

Lalanga Tarifi


Her şey yolunda gidecek mi sandın
Barikatsız, setsiz yolların hani
Sen de dünyanın yalanına kandın
Altının, gümüşün, pulların hani

Sen böyle değildin, sana ne oldu
Feleğin oyunu seni mi buldu
İnsanlar kapında köleydi, kuldu
Nerde kölelerin kulların hani

Sen çareydin, gerisi hep naçardı
Kederler, elemler senden kaçardı
Gülünce yüzünde güller açardı
Cemalinde açan güllerin hani

İmkanların vardı, dağlar aşardın
Nasıl istiyorsan öyle yaşardın
Yel gibi eser, sel gibi coşardın
Rüzgârların dindi, sellerin hani

Dediğim kişi herkes olabilir
İsteyenler üstüne alabilir
Kamil'in de başına gelebilir
Derler ki: Görkemli hallerin hani


             Nasıl, güzel olmuş değil mi? Ben yazmadım tabiiki de. Şiirin, şairi kuzenim olur. Kendisi türkçe öğretmenliği mezunu olup, yatkındır böyle şeylere. Facede görünce ben de sizlerle paylaşayım istedim. Ben beğendim şahsen, umarım sizler de beğenmişsinizdir bu acemi şairi :)

             Lalangaya gelince,  yıllardır yaparım. Tarifi nerden öğrendim, onu bile hatırlayamıyacak kadar uzun süre oldu. Kahvaltılık, hatta öğlen atıştırmalık harika bir şey bu. Belki krep, belki cızlama, belki adı başka birşey oluyor. Ben dereotlusunu seviyorum, bu yüzden bir kısmını sade yapsam da bir kısmını dereotlu yapıyorum. Bu tabağın tamamını yedim sanmayın, tombul dediysem o kadar da değil yani... 

           
           
Malzemeler:

  • 2 yumurta
  • 2 su bardağı süt
  • 4 çorba kaşığı rendelenmiş kaşar
  • 1 çorba kaşığı sıvıyağ
  • 1 tatlı kaşığı tuz (silme)
  • aldığı kadar un
  • kızartmak için biraz sıvıyağ
  • isteğe göre dereotu

Yapılışı:
  1. Yumurtayı derince bir kasede çırp. İçine tuz ekle, sıvıyağ ekle, süt ekle karıştır.
  2. Azar azar unu ekle, boza kıvamına gelince üzerine kaşar rendesini de ekle ve istersen dereotu yada maydanoz gibi yeşilliklerde ekleyebilirsin. Karıştır.
  3. Yanmaz tavaya biraz sıvıyağ kat. Kepçeyle (dolu olmadan) al ve küçük yuvarlaklar halinde dök. 
  4. Kısık ateşte, bir tarafı pişince, zaten hamuru kaldırabilir hale gelir, böylece diğer tarafını da çevirerek, pişir.
  5. Sıcak servis yap. Afiyet Olsun...

11 Kasım 2012 Pazar

Hünkâr Beğendi ve Bir çekiliş


            Herkese mutlu haftalar, sevgili dostlarım
            Kış moduna girdiğimizden olsa gerek, bloklar alemi pek bir renkli şu sıralar. Her yerde güzel leziz tarifler, bol yayınlar var. Yazın rehaveti olsaydı, bırakın yemek yapmayı, çoğu zaman karpuz peynir yeterli gelirdi aç karmızı doyurmaya. Kış ayları bu yüzden bereketli bence. Evlere,daha bir kapanıyoruz malum. Okul, hastalık, kış... Hal böyle olunca da evde kalıp mutfağımıza daha fazla zaman ayırıyoruz. 
             Ben sanki hiçbirşey yapmıyorum gibi hissediyorum, fakat bir bakıyorum, fotoğraf makinemde, resimler birikmiş. Demek ki her ne kadar gönlüm ağustos böceği olsa da, ellerim o kadar alışmış ki artık buna, karınca desem yeridir. Tü tü  maşallah bana ve tabi siz diğer karıncalar alemine :) Sevdim ben bu benzetmeyi, " _Karıncayım ben,işçi karınca..."
           Mevsimin son patlıcanlarını buldum geçen gün. Amcanın biri, bahçesinin son patlıcanları olduğunu söyleyince, dayanamadım aldım. Bu patlıcanlarla, salata yapamazdım ya, ben de şöyle okkalı bir yemek yapmayı düşündüm ve böylece bu pazar yemeğimiz hünkâr beğendi oldu. Hünkâr beğenmiş zaten, biz mi beğenmeyelim :)
            Neyse lafı fazla uzatmıyayım, bana kalsa yazarım da yazarım. Nerden alıştıysam şu on parmağa. Eskiden olsa, kafamdakini yazana kadar, çoktaan, unutur giderdim. Bak laf yine gidiyor biryerlere, ben tarifi vereyim de bugünlük bu kadarla yetineyim baari...

Malzemeler:
Eti terbiyelemek için:
  • 1 adet soğan suyu
  • 1/2 çay bardağı süt
  • 2 kaşık sıvıyağ
Hünkâr Beğendi tarifi için malzemeler:
  • 500 gram dana kuşbaşı (yumuşak yerlerinden)
  • 2 orta boy soğan
  • 1 tane kabukları soyulup küp küp doğranmış domates
  • 5 adet patlıcan (Ben patlıcanı bol seviyorum ne yapayım)
  • 2 yemek kaşığı un (Fazla tepeleme olmasın)
  • 2 su bardağı süt
  • sıvıyağ
  • tuz
  • karabiber
  • 1 kaşık salça

Yapılışı:
  1. Dana etlerini terbiyeleme işlemini bir gece önceden yapın. Eğer fazla vaktiniz yoksa, kuzu eti kullanabilirsiniz. Terbiyelemek için, 1/2 çay bardağı süt, 2 kaşık sıvıyağ, 1 tane soğanın rendelenip sıkılmış suyunu kullanıyoruz. Bütün malzemeyi, etlerin üzerine döküp, karıştırıyoruz. Ağzını kapatarak, dolapta 1 gece bekletiyoruz.
  2. Patlıcanları közleyip, kabuklarını soyuyoruz. Tahtada, satır kıyması tarzında küçük küçük parçalar halinde iyice üzerinden geçiyoruz. Sonra bir süzgece alıp, fazla suyunu salmasını sağlıyoruz.
  3. Dolaptan çıkardığımız terbiyelenmiş dana eti, suyunu salmış olmalı. Ocağın üzerine koyup, kendi suyunda pişmesini sağlıyoruz. Suyu azalınca, içine küp küp doğradığımız 2 adet soğanı ve salçayı ekliyoruz. Domatesi de ekleyip baharatları katabilirsiniz.
  4. Etler yumuşayınca, üzerine tuz atıp, birkaç dakika daha pişirip, altını kapatıyoruz.
  5. Bir tencereye iki kaşık sıvıyağ katıp, unu ekliyoruz. Un kokusu çıkana kadar kavuruyoruz.(dikkat edin sararmasın). Daha sonra, üzerine azar azar sütümüzü ekliyoruz. İyice çırpıcıyla karıştırdıktan sonra, üzerine patlıcanları ekliyoruz.Tuz ve karabiberi ekleyip, altını kapatıyoruz. (ben etin kendi yağı olduğu için tereyağ kullanmıyorum)
  6. Servis ederken, tabağın altına patlıcanlı beğendiyi, üzerine ise pişirdiğimiz etleri koyuyoruz. Afiyet Olsun...
Arkadaşlar bir de sizlere Sevgili Deryayla Lezzetler 'in işbirliğiyle düzenlenen  Yemek Gurmesi sponsorluğunda bir çekiliş duyurusu yapmak istiyorum. 
Yukardaki yemek takımı ve çay seti hediyeli muhteşem bir çekiliş var. Katılmak isterseniz son gün 20 Kasım. Random org yardımıyla yapılacak çekilişe herkes katılabilir. Bol katılımlar Derya Ablacığım...