Bir gün Hz. Ömer, peygamberimizin odasına girmiş. Peygamberimiz uyuyormuş, Ömer gelince uyanmış. Yattığı yer hasırmış, ve hasırın, o mübareğin yüzüne izi çıkmış. Bunu gören Ömer'in gözleri yaşla dolmuş. Ve "_ Kisre ve Kayser saraylarında bazıları debdebe ile yaşasınlar, iki cihan serveri kuru bir hasırın üzerinde yatsın, bu nasıl iştir? " demiş.
Peygamberimiz, hafifçe gülümseyerek "_ Dünya onların olsun ya Ömer, cennet bizim olsun istemez misin? " buyurmuş.
Ne zaman peygamberimizin yattığı yerin resmini koysalar (bilmiyorum gerçek midir) içim cız eder, elimde bulundurduğum imkanlardan utanır olurum. Bu dünyanın onun yüzü suyu hürmetine kurulduğunu bildiğim, Rabbimden her istediği misli ile verileceğini bildiğim, onun mütevazilik ve dünyalık şeylere karşılık ahireti istediğini bildiğim halde, yine beni şaşırtan ve aklımın idrak bile edemediği bu hikaye karşısında hep gözlerim yaşarır Ömer gibi...
Güzel sofralar kurmayı, değişik tatlar denemeyi, güzel eşyalar alıp, güzel kıyafetler giyinmeyi düşünüyorum da... Bunların hesabını, bunların sorumluluğunu nerde vereceğim Rabbim. Hele de böyle bir peygamberim varken, bana böyle bir yol göstermişken.
Hiçbirşey ve hiçbir bahane, o mübareğin yüzündeki hasır izinin, beni etkilediği kadar etkilemiyor. Bu dünya üzerinde, açlıktan ölen insanlar var, bu dünyada, ikinci el kıyafet almayı bile lüks sayan insanlar var ve bizim hayran olduğumuz, kurban olacağımız, örnek aldığımız Muhammed Mustafa var...
Şimdi bazılarınız diyecekler ki "_Peki neden sen o kadar yiyecekle meşgul olup, zengin sofralar kuruyorsun, bunlar da bir yerde mütevazilikten, peygamberimizin izinden gitmekten uzak değil mi?"
_Evet yüzbin kere evet. Sık sık düşünüyorum, peygamberimizin ve ailesinin üst üste karnını doyurarak yemek yediği zamanlar olmuyormuş. Bırakırsam bu işi sırf bunun yüzünden bırakacağım arkadaşlar... Tabi bırakmakla da kalmaması gerekiyor. Burda resimlemeyi bıraksam bile, sonuçta evimde de aynı mütevaziliği yaşatabilecek miyim?
Şimdilik tek elimden gelen şey, evimde mümkün olduğunca israf etmemeye çalışmak. Bir parça ekmekten, birkaç pirinç tanesinden dolayı sorumluluk duymak ve çöpe gitmemesini sağlamak. Rabbim bizi korktuğumuz şeylerden korusun. Amin...
Gelelim çiçek tatlısına... Sizlere, buruk bir hüzünle birlikte, vermek istedim bu tatlıyı. Çiçek tatlısı çok nefis bir tatlı. Sırf böyle olduğu için, içimizde, yiyemeyen insanlar adına bir burukluk hissetmek gerektiğine inanıyorum. Şöyle yapın böyle yapından ziyade, bu güzel nimetleri yerken, yiyemeyenleri ve peygamberimizi düşünüp yememizi sizden istiyorum naçizane...
Halihazırda bekleyen, mevsim sebzeleriyle yapılmış başka tarifler varken, istek üzerine çiçek tatlısını paylaşmak zorunda kaldım.
Bu tatlıyı iki kez yaptım. İlkinde ev halkına, ikincisinde ise, ablamın gününde misafirlerine yaptık. Orada yiyenler tarafından çok beğenilince, "_Bloğa koy, biz ordan tarifi alırız." dediler ve böylece ben de tarifi fazla geciktirmeden yayınlamak istedim.
Bu tarifi
yeşil kivi den aldım. İyiki de almışım, gerçekten nefis birşey oldu. Baklava tadında, ama hamur değil, hem de baklavaya yada diğer şerbetli tatlılara göre ne bir ağırlığı var, nede yapılışında bir zorluğu.
Kesinlikle sizi misafirleriniz önünde mahçup etmeyecek bir tatlı olacaktır. Denemeniz dileğiyle...
Tatlı İçin Malzemeler:
- 250 gram oda sıcaklığında margarin
- 1 çay bardağı sıvıyağ
- 2 yumurta
- 1,5 yemek kaşığı yoğurt
- 1,5 tatlı kaşığı elma sirkesi
- 1 paket kabartma tozu
- 4 su bardağı + 2 kaşık un
Şerbeti İçin:
- 5 su bardağı şeker
- 5 su bardağı su
- 5-6 damla limon suyu
- 1 su bardağı irice çekilmiş ceviz
Üzeri için ve arasını yapıştırmak için
- 1 adet yumurta (sarısını üzerine süreceğiz- beyazıyla iki hamuru birleştireceğiz)
Yapılışı:
- Şerbeti hazırlamakla işe başlıyoruz. Şeker ve suyu katıp, bir taşım kaynattıktan sonra, limon damlatıyoruz ve bir iki fokurdatıp indiriyoruz.
- Hamuru için un hariç, bütün malzemeleri bir kapta birleştiriyoruz. Azar azar unu ilave edip, kulak memesi yumuşaklığında bir hamur elde ediyoruz.
- Bu hamuru resimdeki gibi iki parçaya ayırıyoruz. Çiçek kalıbımızla, (yada yıldızlı kapli siz nasıl isterseniz) hamuru kesiyoruz. Kestiğimiz parçaların içine bir de küçük bir kapak yardımıyla tam ortasından bir yuvarlak daha kesiyoruz. (Marmelatlı kurabiyede olduğu gibi)
- Bir bütün bir de ortasından yuvarlak delik açılmış ikinci parçayı, yumurta akı yardımıyla yapıştırıyoruz.
- Şeklini verdiğimiz çiçeği tepsiye yerleştiriyoruz. (yağlamaya gerek yok zaten içinde yağ var)
- Üzerine yumurta sarısı sürüyoruz, en son ceviz ile ortasını dolduruyoruz ve 200 dereceli fırında kızarana kadar pişiriyoruz.
- Tepsideki çiçekleri başka bir kaba alarak (şerbetleyeceğimiz tepsiye) üzerine ılık şerbet döküyoruz. Hem hamurlar hem de şerbet ılık olmalı. Hamurlar ılık olmalı çünkü içinde margarin olduğu için donmadan şerbetini alması gerekiyor. Afiyet Olsun...