27 Aralık 2012 Perşembe

Şeritli Burma Poğaça




                  Şeritli poğaçaları geçen gün, Bengisu'nun Yerli Malı Günü için hazırlamıştım. Öğretmenimizin bizim için seçtiği şey, poğaça idi. Bazı çocuklar peynir yemiyor, bazıları, zeytin vs olduğu için poğaçanın içinin sade olmasına karar verdim. Şerit poğaçalar böylece tercih edildi. Sınıfta hem küçüklerin, kolay yemesi, hem de artan kalmasın düşüncesiyle, küçük boyutlarda yapmayı tercih ettim. Öyle ki küçük bir ceviz kadar hamur yeterli oldu bu poğaçalar için. Siz bezenizi büyük tutarak daha pufidik yapabilirsiniz pekala. Ne yalan söyliyeyim, ben orta ısıdı uzun süreli pişirip, biraz kıtır olmasını istedim. Siz eğer yumuşak olsunlar istiyorsanız, yüksek ayarda pişirmeli, pişmesine yakın, orta ısıya almalısınız. Böylece daha yumuşak poğaçalar elde edebilirsiniz. Bu da küçük bir not olsun :)
                Tarif Cahide Jibek'ten. Hem şekli, hem lezzeti yönünden denemeye değer tariflerden bir tanesi bence. Mutlu haftasonları, hayırlı cumalar dilerim...


Malzemeler:

  • 2 su bardağı ılık süt
  • 1 çay bardağı sıvıyağ
  • 2 yumurta (birinin sarısını üzerine ayır)
  • 1,5 yemek kaşığı şeker
  • 1 tatlı kaşığı tuz
  • 6,5 su bardağı un
  • 1/2 paket yaşmaya yada 1 yemek kaşığı kuru maya
  • 1/2 paket tereyağ (125 gram)
Yapılışı:
  1. Mayayı, ılık süt ve şeker ile ezip, sıvıyağ, yumurtalar,ile birlikte karıştırıyoruz.
  2. Tuzu una ilave edip, birlikte azar azar ekleyerek yoğuruyoruz.
  3. Hazırladığımız hamuru mayalanması için üzerini örtüp, ılık bir yere alıyoruz.
  4. Hamurdan, ceviz büyüklüğünde bezeler alıyoruz. Resimdeki gibi uzunlamasına açıyoruz. Şeritler halinde kesip, üzerine oda sıcaklığında bekletilmiş tereyağından sürüyoruz. Şekildeki gibi rulo yapıyoruz. (Hamurun son kısmını altına yerleştirin, üzerinden de biraz bastırın. )Yuvarlak şeklini verip, tepsiye diziyoruz.
  5. Hamurlar biraz kabarana kadar, tepside de mayalandırıyoruz. Üzerine, kenara ayırdığımız yumurta sarısını sürüp, 200 dereceli fırında pişiriyoruz. İsteğe göre susam, çörekotu da kullanılabilir. Afiyet Olsun...
Not: Ben orta ısıda pişirdim, biraz kıtır olmasını istedim. Yüksek ısıda daha yumuşak olacaktır.




26 Aralık 2012 Çarşamba

Bademli Çıtırlar




              Merhabalar Sevgili Dostlar. Bademli çıtırlar, pudra şekerinin arkasındaki tariflerden bir tanesi. Annemin getirdiği bademler olunca, bu tarifi denemeden edemezdim. Kurabiye gibi değil, daha çok çerez niyetine yenilebilecek bir lezzet. Hakikaten çıtır. Şahsen ben bayıldım. Ama her zamanki gibi tercih sizin.

Bademli Çıtırlar için malzemeler:

  • 1 yumurta akı
  • 100 gram (1,5 çay bardağı) pudra şekeri
  • 1 adet vanilin
  • 3 damla acı badem aroması
  • 1 çay kaşığı tarçın (ben koymadım)
  • 100 gram (1 su bardağı) öğütülmüş badem



Hazırlanışı:
  1. Yumurta akını, bir kaba alıp, kar haline gelinceye kadar 3-4 dk. çırpın.
  2. Pudra şekerini çırpılmış yumurta akına azar azar ilave ederek çırpmaya devam edin. Bu karışıma vanilin, aroma ve tarçını ilave edip 1 dk. daha çırpın.
  3. Hazırladığınız karışımdan, üzeri için 1 yemek kaşığı ayırın. Kalan karışıma öğütülmüş, bademi ekleyip yoğurun.
  4. Pudra şekeri serpilmiş tezgahta merdane ile 0,5 cm kalınlığında açın. (Ben kaşık yardımıyla yağlanmış kağıda koyup, üzerini düzleştirdim)
  5. Yağlanmış tepsiye,küçük toplar halinde dizin. Üzerine ayırdığınız bademli karışımdan sürün.
  6. 130 dereceye ısıtılmış fırında 20-25 dk. pişirin. (Yayılıp, kurabiye şekline dönüşecektir.)
  7. Fırından çıkarıp, soğuyunca tepsiden alın. Ağzı kapalı bir kavanozda, 2 hafta kalabiliyor. Afiyet Olsun...







25 Aralık 2012 Salı

Ekonomiye Kadın Gücü

ekonomiyekadiningucu

Ekonomiye Kadın Gücü projesi, dar gelirli kadınların ekonomik üretime katılımını teşvik etmek, sosyal ve ekonomik olarak güçlenmelerine katkıda bulunmak amacıyla, kadınların gelir getirici bir işe başlamasına veya işini büyütmesine destek olmayı hedefliyor.

Bu hedefin gerçekleşmesinde, küçük bir sermaye desteği ile dar gelirli kadınların ekonomik üretime başlamasına imkan tanıyan Mikrokredi Sistemi temel alınıyor. Mikrokredi, dünyada ilk olarak 1973 yılında Nobel Barış Ödülü sahibi Prof. Muhammed Yunus öncülüğünde yoksulluğun çok yoğun bir şekilde yaşandığı Bangladeş'te "Grameen Bank" altında faaliyetlere başladı. Prof. Muhammed Yunus, bu uygulamayı ilk olarak genç bir kadına bambu sepeti yapması için 6 $ kredi vererek başlattı.

Küçük sermayelerle değişen hayatlar

Türkiye'de 2003 yılında Prof. Muhammed Yunus'un girişimleriyle Grameen Trust ve Türkiye İsrafı Önleme Vakfı (TİSVA) tarafından ortaklaşa başlatılan Türkiye Grameen Mikrofinans Programı pekçok dar gelirli kadının işe başlaması için cansuyu/başlangıç kredisi sağlayarak, teminat ve kefalet gerektirmeden finansman erişimi kısıtını ortadan kaldırarak onbinlerce kadının hayallerini gerçekleştirmesine destek oluyor.

Yoksullukla Mücadelede Yenilikçi Yöntem: Sosyal Finansman

Türkiye'de her 5 kadından biri yoksulluk sınırında olup kendi potansiyelini gerçekleştirmeyi, ailesine ve toplumsal üretime katkıda bulunmayı bekliyor. Türkiye Grameen Mikrofinans Programı'nın yaygınlaştırılması amacıyla, TİSVA ve Turkcell işbirliğinde hayata geçen Ekonomiye Kadın Gücü, Türkiye’de ilk defa sosyal borçlanma modelinin hayata geçirilerek kadınların gelir getirici işler yapması için küçük sermaye desteği sağlayan Mikrokredi Sistemi’ne yeni kaynak oluşturulmasını hedefliyor.

Sosyal inovasyon niteliği taşıyan bu yenilikçi model sayesinde sayesinde artık dileyen herkes dar gelirli kadınlara borç verebilecek, bağış yapabilecek, dar gelirli kadınların hayallerine kavuşmasına bireysel olarak destek verebilecek .Çünkü, Kadına Destek, Topluma Destektir.
Ekonomiye Kadın Gücü projesi ile kadınlarımız daha çok üreterek ekonomiye katılacak,
hayallerini büyütecek, ailelerine ve geleceğe yatırım yapacak, Türkiye kazanacak.

Bir bumads advertorial içeriğidir.

19 Aralık 2012 Çarşamba

Etli Kabak Dolması




       Kabak dolması, eminim hepinizin yaptığı dolmalardan biridir. Benim dolmalar kategorimde de bulunsun istedim. Yeşil ile kırmızının muhteşem ahengi oluyor. Hele de içine bol dereotu girdiği zaman. İster etli yapın, ister zeytinyağlı, her ikisini de çok seviyorum. Mutlaka yoğurt olacak yanında. Bu da benim zevkim tabii. O zaman buyurun tarife...

Malzemeler:

  • 4 adet kabak
  • 1 çay  bardağı pirinç
  • 1 orta boy soğan
  • 1 demet dereotu
  • 200 gram dana kıyma
  • kuru nane, kırmızı pul biber, kimyon, kişniş
  • tuz
  • üzeri için domates
  • 2 yemek kaşığı domates salçası (biri içine diğeri yemeğin suyuna)


Yapılışı:
  1. Kabakların kabukları kabuk soyacağı ile tırtıkla. İçini oy, ve parmağına aldığın biraz tuzla içini tuzla.
  2. Pirinçleri birkaç kez ılık suda yıka. İçine kıyma, rendelenmiş soğan, doğranmış dereotu, baharatlar, tuz ve salçayı katıp, iyice karıştır.(Bu aşamayı elimle yapıyorum, biraz daha malzemeler birbirlerine karışsın diye)
  3. Kabakların içini bu harçla doldur. Domatesleri koyacak kadar boşluk bırak.
  4. Üzerine ikiye böldüğün domatesleri (çeri) kapat. 
  5.  1 kaşık salçayı biraz tuz ve suyla ez. Dolmaların üzerine dök. Üzerine 2 kaşık sıvıyağ gezdir. Kısık ateşte pişir. Afiyet Olsun...

18 Aralık 2012 Salı

Elmalı-Hindistancevizli Kek

           
       Uzun zamandır, o bilindik kuru keklerden yapmıyordum. Hep ıslak hep bol çikolatalı-fındıklı... Bu defa daha hafif, olsun, kahvenin yanına da sadeliğiyle yakışsın istedim. Özlenmiş olmalı ki, ev ahalisi tarafından hiç de burun kıvrılmadan hızla tüketildi.
       Denemeniz dileğiyle...

Malzemeler:

  • 4 yumurta
  • 1 su bardağı sıvıyağ
  • 1 su bardağı şeker
  • 1 su bardağı süt
  • 1 elma rendesi
  • 2 kaşık hindistancevizi
  • 2 kaşık iri kırılmış fındık
  • 2 kabartma tozu
  • vanılın
  • aldığı kadar un
Üzeri için:
  • 1 çay bardağı hindistancevizi
Yapılışı:
  1. Yumurta ve şekeri, şeker eriyene kadar çırparız. Süt, sıvıyağı ekleriz. 
  2. Bir bardak unun içine kabartma tozu, vanilin katıp bu karışımı eleyerek, yumurtaya ekleriz.
  3. Hindistancevizi, fındık, katar, biraz daha un ilavesi yaparız. Rendelenmiş elmayı da hamura ekleriz. Yeteri kadar un ilavesini, bir taraftan karıştırarak hazır hale getiririz. (Boza kıvamına yakın, bilindik kek akışkanlığı olacak)
  4. Tereyağıyla yağlanmış fırın tepsisine, hazırladığımız kek hamurunu dökeriz. Üzerine hindistancevizi serpip, önceden ısıtılmış orta ısıdaki fırında pişiririz. Afiyet Olsun...




17 Aralık 2012 Pazartesi

İrmikli Köfte

            Merhabalar Sevgili Dostlar...
           Geçenlerde Oktay Usta programında, irmikli köfte yapmıştı. Benim aklıma oradan düştü. Sonra bir başka televizyon programında da beslenme uzmanları, "_Ekmek yerine, irmiği köftelerde kullanmak hem daha yararlı hem daha lezzetli oluyor." deyince,"_Kesin yapmalıyım." dedim.
          Nitekim beklediğim gibi de başarılı oldu. İrmik köfteyi daha bir lezzetlendirdi. İrmikli köftede,  yumurta kullanılmıyor. İrmiğin kendine has yapışkansı hali, köfteye yeterli özelliği sağlıyor ve dağılmıyor. Tek şart, iyi yoğurup, dinlendirmek.

İrmikli Köfte İçin Malzemeler:
  • 500 gram dana kıyma
  • 1 büyükçe kuru soğan
  • 5-6 diş sarımsak
  • 2 yemek kaşığı yoğurt (tepeleme olmasın)
  • 1 küçük kahve fincanı irmik
  • tuz
  • karabiber
  • pul biber
  • kimyon
Kızartmak için:
  • Sıvıyağ
Yapılışı:
  1. Kıymanın üzerine rendelenmiş kuru soğan, sarımsakları ve bütün malzemeyi katıp, iyice yoğururuz.
  2. Yoğrulmuş köftelik harç, buzdolabında, 2 saat bekleyecek. Çünkü bu esnada, irmikler suyu alıp şişecek. 
  3. Ceviz büyüklüğünde yuvarlak harç alırız, ve elimizle yassı şeklinde yuvarlak köfteler yaparız.
  4. Kızgın yağa atar, kızartırız. Fazla yağını alması için kağıt havlunun üzerine çıkarırız. Afiyet Olsun...

14 Aralık 2012 Cuma

Kaymaklı Rulo Poğaça

             
            Merhabalar, Sevgili Dostlar. Pırıl pırıl bir Ankara günündeyiz, aralığın ortasında.
            Kaymaklı poğaça, değişik bir lezzet oluyor. Biraz kıyır ama kıtır değil, biraz gevrek diyebileceğim bir tür poğaça yada rulo da diyebiliriz. Bir kere kimsenin sevmeyeceği bir tat olmuyor, ikincisi, şekli ile her yere yakışıyor. Denemeniz dileğiyle...
Kaymaklı Poğaça İçin Malzemeler:

  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 çay bardağı sıvıyağ
  • 1/2 yaşmaya
  • 2 tatlı kaşığı şeker
  • 1 tatlı kaşığı tuz
  • 100 gram kaymak
  • 19 kaşık (tepeleme) un (gerekirse eklenebilir)
İç Harcı için:
  • zeytin ezmesi
Üzeri İçin:
  • 1 yumurta sarısı
Yapılışı:
  1. Ilık süt ve şeker ile mayayı eritiriz. İçine diğer malzemeleri katıp, kulak memesi kıvamında hamur yoğururuz.
  2. Mayalanması için, üzerini örter, 30 dakika bir kenarda mayalanmaya bırakırız.
  3. Hamur mayası geldiğinde, 4'e böleriz.  Her böldüğümüz hamuru, 1/2 santim kalınlığında açar, içini sıvıyağ ile yağlarız. Yufka keser gibi, 8'e böleriz.
  4. Üçgenlerin en geniş kenarına, zeytin ezmesinden koyar, rulo şeklini veririz. Yağlı kağıt serilmiş tepsiye dizeriz.
  5. Biraz da bu şekilde mayalanır. Üzerlerine yumurta sarısı sürüp, 180 derece fırında kızarıncaya kadar pişiririz. Afiyet Olsun...

13 Aralık 2012 Perşembe

Kabaklı Brokoli Çorbası



           Kabaklı brokoli çorbası, aynı gün yaptığım kabak dolmasının içlerini atmaya kıyamamam sonucu ortaya çıktı. Bu iki sebze birbirine çok yakıştı. Daha önce de kabak sıyırma yemeğini yaparken, kabak içlerine kıyamayıp, başka bir kabak yemeği daha yapmıştım. Buradan  bakabilirsiniz.
          Kış mevsimi geldiğine göre, tenceremizde, sıcacık çorbaların pişme vakti de gelmiş demektir. Özellikle kış mevsimi bana, çorba mevsimi gibi gelir. Kuzular okuldan geldiklerinde, onların içini ısıtacak en mükemmel yemektir çorba.
          Brokoli çorbası, çok lezzetli ve yararlı bir çorba oluyor. Tabii ki kremalı yapılmamışsa. Sütle hem daha hafif hem daha sağlıklı oluyor, kremaya hiç hacet yok yani.
          Şahsen bizler tarafından sevildi brokoli çorbası. Şimdi sıra sizlerde. Haydi kalın sağlıcakla...

Malzemeler:

  • 1 küçük brokoli (500 gram kadar)
  • 1 adet kuru soğan
  • 1 su bardağı ılık su
  • 2 su bardağı et yada tavuk suyu
  • 1 tane küçük kabak (yada dolmalardan artan kabak içi)
  • 1 su bardağı süt
  • 1 yada 1,5 kaşık un
  • 1 kaşık sıvıyağ
  • tuz


Yapılışı:
  1. Temizlenmiş kabak,doğranmış soğan ve brokolilerin  üzerine 1 bardak su, tuz ve et suyunu koyup, kısık ateşte yumuşayıncaya kadar pişiriyoruz.
  2. Robotta iyice çekiyoruz. Püre haline geliyor.
  3. Tencerenin dibine, biraz sıvıyağ katıp, unu  kavuruyoruz. Üzerine brokoli püresini ve 1/2 kadar su ekliyoruz (koyu kıvamlı isterseniz eklemeyebilirsiniz size kalmış yani) ekleyip,  kaynatıyoruz.
  4. En son süt ve baharat ekliyoruz. Çok az daha pişirip, ocaktan alıyoruz. Limonla tüketiyoruz. Afiyet Olsun...



11 Aralık 2012 Salı

Ciğer Şiş (Fırında)



        Bazıları sakatat sevmezler. Bazıları ise, çekinirler, zararlı görürler. Temizliğinden emin olduğunuz, sakatatlar kesinlikle çok yararlı. Burada bir örnek vermek istiyorum.
         Aslanlar, avladıkları hayvanı yemeye, önce karaciğerinden başlarlarmış. Çünkü burası, hem çok lezzetli, hem de çok besleyiciymiş. Bol fosfor, demir ve çeşitli minerallere sahip. Nitekim karaciğerin asıl görevi olan, kan yapıcı maddeleri  depolamasından dolayı, kan yaptığına inanılır.Kansızlığı olan kişilere, karaciğer yada dalak yemesi önerilir.
      

Ciğer Şiş İçin Malzemeler:

  • 1/2 kg temizlenmiş ciğer
  • 6-7 diş ezilmiş sarımsak
  • 3-4 yemek kaşığı zeytinyağı
  • tuz
  • 1 tatlı kaşığı ince doğranmış taze kekik (yoksa kurusu)
  • pul biber


Yapılışı:

(Ben ciğerleri terbiyelemeden önce, suda bekletiyorum. Bu suyunu birkaç kez döküp, yenisi ile değiştiriyorum. Böylece ciğerin o kanlı hali gitmiş oluyor. Bu benim tercihim tabi )
  1. Ciğerler doğranır. Zeytinyağı, sarımsaklar, baharatlar ve tuz ilavesi yapılır.
  2. Üzeri, streç filmle kaplanıp, buzdolabında birkaç saat dinlendirilir. (bu süre aromanın ciğerlere geçmesi ve yumuşaması için gerekli)
  3. Çöp şişlere geçirilen ciğerler, altı sıvıyağ ile yağlanmış, tepsiye konulur, fırına sürülür.
  4. Orta sıcaklıktaki fırında, alt üst edilerek pişirilir. Afiyet Olsun...
Öneri: Ciğer şiş kesinlikle yanında soğan salatası, acılı ezme ve lavaş yada yufka ekmekle yenilince güzel oluyor. Tavsiyemdir...

9 Aralık 2012 Pazar

İnce Sarım Lahana Dolması Yada Sarması


         Mutlu haftalar Sevgili Dostlar. Bugün itibariyle, aralık ayının da üçte birini bitiriyoruz inşallah. "Gençken, yıllar geçmek bilmez, günler çarçabuk geçer, yaşlanınca günler geçmek bilmez, yıllar çarçabuk geçer." diye bir söz vardır. Ben bu sözün anlamını, bugün, bir kere daha idrak etmiş oluyorum. İhtiyar olmasam da, yılların nasıl geçtiğine anlam veremiyorum. Herşey daha dün gibi. On yıl öncesine dönmek mümkün olsa, neler vermez, nelerden vazgeçmezdim... Yok bu havalar bana yaramıyor, siz boşverin beni de yukardaki muhteşem lahana dolmasına geçelim birlikte...
          Lahana dolması daha önce de yapmıştım. Bilindik o tombul tombul, bol pirinçli dolmalardan. Köye gittiğimde, Fadime halamda yediğim lahana dolmalarını yedikten sonra, bir daha o kadar iri lahana sarmayacağımı biliyordum artık. Çünkü bu şekilde lahanayı daha fazla tüketmiş, bol pirinç yemekten kurtulmuş oluyorduk. Tamam kabul ediyorum, bu şekilde sarması zaman alıyor. Fakat başlayınca bir şekilde de bitiyor nitekim.
          Etli olanı da makbuldür tabii ki. Benim ufaklıkların yediği nadir yemeklerden olduğu için, onlara uydurarak etsiz yapmayı tercih ediyorum ben. Lakin sizin böyle bir engeliniz yoksa, etlisini de tavsiye ederim. 1 çay bardağı pirince, 200 gram kadar kıyma kullanmanız yeterli oluyor çoğu zaman. Kalın sağlıcakla...

Malzemeler:

  • 1 su bardağı pirinç
  • 1-2 adet kuru soğan
  • 4 diş sarımsak
  • yarımşar demet, dereotu ve maydanoz
  • 2 kaşık domates salçası (biri içine biri suyuna)
  • 1 tatlı kaşığı kuru nane
  • 1 çay kaşığı kimyon
  • karabiber
  • tuz 
  • 1 orta boy lahana (beyaz ve yumuşak olanlarından)



Yapılışı:
  1. Lahananın, yapraklarını ayırdıktan sonra, tuzlu suda haşlayın.
  2. Pirinçleri yıkayın. Bir tavaya biraz yağ katıp, ince doğranmış soğan ve sarımsakları kavurun. Pirinçleri ekleyip, 1-2 kaşık su ekleyerek salçasını da ilave edin. Bir iki karıştırdıktan sonra, baharatları ilave edip, ocaktan alın. Biraz soğuyunca, üzerine doğranmış yeşillikleri ekleyip, iç harcımızı bitirmiş oluyoruz.
  3. Haşlanmış lahanaları, 7-8 santimlik uzun şeritler halinde kesiyoruz. Bu şeritin en ucuna hazırladığımız harçtan incecik koyup, 2 dolam sarıyoruz. Bittiği yerden bıçakla kesip, elimizle bastırıyoruz ve tencerenin dibine sıkıca olacak şekilde düzgünce diziyoruz.
  4. Sarma işlemi bu şekilde bitince, üzerine salçalı, tuzlu su yapıp(suyun tuzunu kontrol edin, fazla olmasın) dolmalara ekliyoruz. En üstüne 1/2 çay bardağı kadar sıvıyağ ekliyoruz çünkü hiçbir dolma yağsız güzel olmaz. Kısık ateşte, pişirmeye başlıyoruz. Pişip pişmediğine, deneyerek karar verebilirsiniz. Afiyet olsun...
Not: Arada kontrol etmekte fayda var, suyu bittikçe azar azar ekleyebilirsiniz.
        Lahana içini hazırlarken ben, iç harcını hafif yumuşatmaktan yanayım. Çünkü dış kabuğu haşlanırken yumuşuyor, böylece içinin pişmesi de kolaylaşmış oluyor. Fakat dikkat edin, pilav gibi de olmasın, hafif diri kalsın...

8 Aralık 2012 Cumartesi

Arzum'dan Türkiye'de Bir İlk Daha!

arzum 90 gun iade

Arzum ilklere imza atmaya devam ediyor, şimdi de 90 Günde Para İade Garantisi kampanyasını gerçekleştiriyor.

1 Kasım 2012 - 31 Aralık 2012 tarihleri arasında gerçekleştirilecek kampanya boyunca satın alınan Arzum markalı ürünlerden memnun kalınmadığı takdirde fatura tarihinden itibaren 90 gün içerisinde ürün iadesi yapılacak.

Arzum bu kampanyasıyla sadece müşteri memnuniyetine odaklanmakta. Böylelikle kampanya süresince aldıkları Arzum ürünlerinden memnun kalmayan tüketiciler fatura tarihinden itibaren 90 gün içinde iade haklarını kullanabilecekler.

Hedeflerine ulaşma konusunda tutkulu, motivasyonu yüksek ve başarı odaklı bir ekip olduklarını her seferinde kanıtlayan Arzum, ürünlerine olan güvencesiyle de tüketicilerinin Arzum ürünlerinden kolay kolay vazgeçemeyeceği konusunda kendine güvenmeye devam ediyor.

Arzum’u sosyal medyadan takip etmek isteyenler için;
Facebook: www.facebook.com/arzumevaletleri
Twitter: www.twitter.com/arzumevaletleri

Bir bumads advertorial içeriğidir.

7 Aralık 2012 Cuma

Pekmezli-Bademli Tartölet


          Annemler, mevsimin üzüm pekmezlerini getirdiler geçen gün. Bu kadar pekmezin içinde olup da, şeker kullanmak işime gelmedi doğrusu. Ben de tartöletleri şeker yerine pekmez kullanarak, tabii ki de biraz farklılaştırarak denemek istedim. Aynı zamanda, annemlerin kapısının önündeki, badem ağaçlarından getirdikleri bademler vardı. Bir de elma ve üzeri için yine annemlerin getirdiği bal. İyiki varsın anneciğim... Soframdaki pek çok şeyde, senin ve sizin emekleriniz var. Bu tartöletler de tamamen onların ürünlerinden. Bu  benim için ayrı bir keyif vesilesi...

Malzemeler:
Hamuru İçin:
  • 125 gram oda sıcaklığında tereyağ
  • 1/2 su bardağı üzüm pekmezi
  • 1/2 çay kaşığı kabartma tozu
  • 1 paket şekerli vanilin
  • 10 yemek kaşığı tepeleme un(gerekirse biraz daha kullanabilirsiniz)
  • 1 yumurta sarısı
  • 1 tatlı kaşığı tarçın
İç Harcı:
  • 2 adet orta boy elma
  • 1 su bardağı irice çekilmiş tuzsuz badem içi
  • 1 çay kaşığı tarçın
  • 1 yemek kaşığı kuş üzümü
  • 1 tatlı kaşığı esmer şeker (beyaz da olabilir)
Üzeri İçin: 
  • 2 yemek kaşığı süzme bal










Yapılışı:
  1. Un hariç bütün malzemeleri bir kapta birleştirip, unu azar azar ilave ederek, kulak memesi yumuşaklığında bir hamur elde edelim. (Elastik ve çok güzel bir hamur olacaktır bu)
  2. Hamurun üzerini kapatıp, iç harcını yapmaya başlayalım.
  3. Elmaları soyup, rendeliyoruz. Suyunu, elimizle, başka bir yerde sıkıyoruz. Bu esnada elmanın suyunu kullanmayacağız. İçine şeker ve tarçın katarak, tavada biraz kavuralım. Badem içini de ilave edip, soğuması için bir kenara alalım.
  4. Hamurdan küçük bezeler alıp, küçük yuvarlaklar şeklinde açalım. Tartölet kalıplarını katı yağla yağlayıp, içine bu hamurları yerleştirelim. Kenarlarının fazlasını alıp, içine hazırladığımız harçtan koyalım.
  5. Artan hamurları birleştirip, açalım. Kesme aparatı yardımıyla açıp, ince şeritler halinde keselim. Tartöletlerin üzerini bunlarla kapatalım. Önceden ısıtılmış fırında 170 derecede pişiriyoruz. 
  6. Tartöletler pişince, sıcakken üzerine fırça yardımıyla bal sürüyoruz. Afiyet Olsun...



6 Aralık 2012 Perşembe

Çiğ Börek Yada Çi Börek






              Çiğ Börek yada Çi Börek Eskişehir' e özgü sanıyordum. Biraz araştırdıktan sonra ise, Kırım Tatar böreği olduğunu öğrendim. Şırbörek, çuborek diye söylenirmiş. Bir diğer söylenti ise, böreğin adının aslında Çi börek olduğu bunun ise Kıpçak türkçesinde "lezzetli" anlamına geldiği yönünde.
    Yapımı oldukça basit bu börek çeşidi, diğer yağda kızartılan hamurlar gibi, lezzetli. Denemeniz dileğiyle...

Malzemeler:
  • 3 su bardağı un (gerekirse biraz daha un ilavesi yapabilirsiniz)
  • 1,5 su bardağı kadar ılık su
  • 1 tatlı kaşığı tuz
İç Harcı İçin:
  • 1/2 kg kıyma
  • 1 orta boy soğan
  • 1 adet kabukları soyulmuş doğranmış domates
  • 1/2 demet maydanoz
  • tuz
  • karabiber
  • 1 çay kaşığı kimyon



Yapılışı:
  1. Un derince bir kaseye elenir, ortası açılır, tuz eklenerek, ılık su azar azar ilave edilerek, yoğurulur.
  2. Hamur dinlenmek için bir kenara, üzeri nemli bezle örtülerek alınır.
  3. Bu arada iç harcımız için gereken, malzemeleri bir kasede elimizle yoğururak hazırlamaya başlarız. Soğan ve maydanoz ince kıyılıp baharatlar ve tuz da kıymaya katılınca, biraz iç harcı yoğururuz.
  4. Hamurdan ceviz büyüklüğünde bezeler alarak, yuvarlarız. Kahve tabağı büyüklüğünde açıp, bir tarafına, haçtan koyarız. Kapatıp, kesme aparatı ile ile keseriz. Bu işlem aynı zamanda, hamurumuzun uç kısımlarının birleşmesini ve kıymanın kızarırken dışarıya çıkmamasını da sağlayacaktır.
  5. Bir tavaya kızgın yağ koyup, içine böreklerimizi atarız. Arkalı önlü kızartıp, kağıt havlu üzerine çıkarırız. Sıcak tüketilir. Afiyet Olsun...

1 Aralık 2012 Cumartesi

Ayva Tatlısı



            Mutlu Pazarlar Sevgili Dostlar. Kış sebzeleri, kış meyveleri kullanmanın zamanı geldi. Hava durumuna göre, kış kapıda. Bana kışı hatırlatan meyvelerin başında gelir ayva. Tatlısını yapmak o kadar kolay ki. Hem de kısa zamanda hazır oluyor. 
            Ayva tatlısını yada reçelini, neden kırmızı yapmak isterler bir türlü anlayamam doğrusu. Çekirdeklerinin, tatlının rengini biraz olsun koyulaştırma özelliği olsa da, kıpkırmızı ayva tatlısı bence ayvanın kendi doğal rengine aykırı bir durum. Ben böyle sarı hallerini daha çok seviyorum şahsen.
            Tabiri caizse, ayva tatlısı, tam da lokum kıvamında oluyor. Yumuşak, ve son derece leziz. Hele de pişmiş ayvanın, kendine has aroması gerçekten güzel...
            
Malzemeler:

  • 4 adet ayva (sekiz porsiyon için)
  • 5 çay bardağı şeker (siz bir bardak eksik de tercih edebilirsiniz)
  • 2 çay bardağı su
  • isteğe göre karanfil, kabuk tarçın gibi şeyler de kullanabilirsiniz (ben kullanmadım)
  • üzeri için kaymak (mutlaka öneririm)
Not: Çay bardağı ölçüm, küçük boy cam çay bardağıdır.








Yapılışı:
  1. Ayvaları soy, yarım limonu her yerlerine sürerek kararmalarını önle.
  2. Ayvaların, ortalarını genişlet, (ben sadece ortalarını çıkarmayı tercih ettim) tabanından biraz kes tencereye düzgün otursun. Ortaları üstte kalacak şekilde ayvaları geniş tabanlı bir tencereye yerleştir.
  3. Üzerini örterekten toz şekeri dök. Ayva çekirdeklerini de atmayıp üzerine serpiştir. 
  4. 15 dakika kadar beklet ve ocağa al. Yüksek ateşte şekerler biraz erimeye başlayınca, üzerine suyu ekle, kısık ateşte yavaş yavaş pişsinler. Küçük bir çatal ile pişip pişmediğine karar ver. 
  5. Ocaktan indirince, biraz soğusun, üzerine kaymak koyarak servis yap. Afiyet Olsun...
Not: Ayva tatlısını eğer daha kırmızı olsun istersen, suyunu koyduktan, kısa süre sonra kırmızı gıda boyasından çay kaşığının ucu ile çok az miktarda toz boya kullanmak yeterli gelecektir.

29 Kasım 2012 Perşembe

Kaparili - Tavuklu Makarna



         Merhabalar Sevgili Dostlar. Hayırlı cumalar diliyorum hepinize. Uzun diyebileceğim bir aradan sonra, tekrar sizinle beraberim. Bu süre zarfında, yatılı misafirlerimi ağırladım hayırlısıyla, çocukların okulları ve yeni evin birtakım hazırlıkları sürdü. Bir de şu pek çoğumuzun başında olan, bloggarın resim kotası sorununa takıldım tabi. Cafe Portakal, Deryayla Lezzetler ve Muhabbetin Zerreleri  'den  aldığım öneriler sayesinde bunu da hallettim, şimdilik tabii. Hepsi de sağ olsunlar...
         Kapari, bir bitkinin çiçek açmamış, tomurcuk kısmı oluyormuş. Tomurcuklar açılmadan toplanıyor, öyle tüketiliyormuş. Hatta halk arasında "gebere" olarak bilinen bu bitki, aslında biraz da arsız oluyor, heryerde yetişebiliyormuş. Yöre halkının "gebere" dediği bu bitki, yararlarının öğrenilmesinden ve pazarının oluşmasından sonra, kıymetli oluvermiş :)
        Makarnamıza gelince, ben daha önce kapariyi hiç denemedim. Yararlarını okuyunca, markette gördüğüm turşusunu almaya karar verdim. Ortaya bu şekilde bir makarna çıktı. Kaparinin turşusu, yeterince yararlı olmuyormuş, bu yüzden reçelini öneriyorlar. Naçizane sizlere belki fikir verebilir düşüncesiyle, 1 aydır bekleyen bu güzelim makarnaya geçelim isterseniz. Şimdilik, Hoşçakalın...

Kaparili - Tavuklu Makarna İçin Malzemeler:

  • 1/2 paket makarna
  • 2 kaşık sıvıyağ
  • 1 adet kuşbaşı doğranmış tavuk göğsü
  • 5-6 adet çeri domates
  • 2-3 adet sarımsak
  • 1 tatlı kaşığı kapari turşusu (tabak başına)
  • Üzeri için rendelenmiş kaşar yada istediğiniz bir peynir çeşidi.

Yapılışı:
  1. Makarnayı az tuzla haşlayın. Fazla dağılmadan, hafif diri olacak şekilde haşlayın.
  2. Sarımsakları doğrayın, biraz sıvıyağ ve tavuk göğsünü, kısık eteşte, birlikte kavurun. Üzerine tuz ve çeri domates ekleyip kavurmaya devam edin.
  3. Haşlanmış makarnayı, süzdürüp, bu karışıma katın. Biraz da böyle soteleyin.(Lezzeti makarnaya geçinceye kadar)
  4. Makarnayı, servis tabağına alıp, üzerine kapari turşusu ekleyin. En üstüne rendelenmiş peynir katabilirsiniz. Afiyet Olsun...

17 Kasım 2012 Cumartesi

Muffin Şeklinde Şık Kumpirler


               
                  Bir dertleri vardı besbelli. Sürekli, yanyana geliyor, fısıl fısıl konuşuyorlardı. Birbirlerinin kulaklarına eğiliyor, kimseye sezdirmemeye çalışıyorlar. Belli ki bir planları var, henüz yapmayıp, yapmaya teşebbüs edecekleri.
                 Kimlerden mi bahsediyorum? Tabii ki benim ufaklıklardan. Meğer bana bir sofra hazırlamakmış bütün bu çabaların sebebi. Girip dolaptan ne buldularsa onları tabaklara koyup, kahvaltı sofrası hazırlamışlar. Bardakların yanına da birer çikolatalı gofret koymuşlar. Beni de çağırıp, "_Anne, biz sana sürpriz yaptık." dediler.
                " Kuş gördüğü yuvayı yapar." dedikleri bu olsa gerek. Nasıl mutlu oldum anlatamam. Gerçi ben beş çayı saatlerinde, ikinci kahvaltıyı yapmış oldum ama :)  Darısı bütün annelerin başına.
                  Facebookta, bir paylaşımda gördüm bu şekilde kumpir sunumunu. Nerede gördüğümü paylaşmak isterdim fakat, not almamışım. Sıradan kumpir yapımını, muffin kalıplarında uyguladım sadece, hepsi bu. Sizler de misafirlerinize yada kendinize, bu şekilde yapılan servis ile minik hediye verebilirsiniz. Benim afacanlar bayıldılar bu kumpirlere. Mutlu pazarlar geçirmeniz dileğiyle...

Malzemeler:

  • 4 adet orta boy, haşlanmış patates
  • 1 tatlı kaşığı tereyağ
  • 2-3 yemek kaşığı kaşar
Üzeri için:
  • kornişon turşu
  • haşlanmış bezelye
  • yeşil ve siyah zeytin
  • haşlanmış mısır
  • sosis
  • mayonez
  • ketçap

Yapılışı:
  1. Patatesleri soyup, bir tencereye alıyoruz, ve üzerine tuz ekleyip, kısık ateşte pişmesini sağlıyoruz.
  2. Patatesler sıcakken, rendeden yada robottan geçiriyoruz. Üzerine tereyağ ve kaşar rendesini katıp, yoğuruyoruz. 
  3. Mini muffin kalıplarının içine bu patatesli harçtan yeteri kadar koyuyoruz.
  4. Üzerine küçük küçük doğradığımız, kornişon, ve sosislerle birlikte bezelye ve mısır da ekleyip, 4-5 dakikalığına sıcak fırına sürüyoruz. 
  5. Çıkartınca üzerine isteğe göre mayonez ve ketçap dökerek servis yapıyoruz. Afiyet Olsun...

Ben bu tarifimi arkadaşım Gelibolu 17/Mideden Kalbe 'ye gönderiyorum. Etkinliğinde bol katılımlar diliyorum.

16 Kasım 2012 Cuma

Tepside Patatesli Köfte, Cemil Meriç ve Prensesler Hakkında



         
            Oldum olası kitap okumayı sevmişimdir. Hani "hobileriniz" yazan kısma, kitap okumak yazılır ya klasik olarak, işte bu gerçekten, benim için hobiden daha kuvvetli birşeydir. Bazen hayatın yoğunluğundan dolayı, ara verdiğim yada uzak kaldığım olur. Sonra, ilk fırsatta bulduğum kitapları derler toplar üst üste alırım. Okumaya bir başladım mı bitmeli o kitap en kısa zamanda. İçine girer adeta, satırlarında kaybolurum çoğu kez.
            Bir de, hayran olduğum yazarlar vardır benim de herkes gibi. Şimdi bunları sıralayacak değilim ama, en çok hayranlık duyduğum Cemil Meriç ' ten çok kısa da olsa bahsedeceğim. Taa ortaokul yıllarında tanıştım Cemil Meriç kitaplarıyla... O'nun o ağır dili, her satırda bilmediğim kelimeye bakmak zorunluluğu taşıdığı halde, merakla okurdum. Hayrandım, her haline, gözlerinin kapanması bile, onu durduramayışına hayrandım. Bundan birkaç ay önce, Cemil Meriç 'in kızı Ümit Meriç ' den, babası hakkında söylediklerini işittim. Bir küçük ayrıntıyı, kafama taktım ne mi idi?
            Cemil Meriç gözlerini kaybettiği zaman, o kadar üzülmüş ve bunalıma girmiş. Vefakar eşi onun yaşaması için, "_Sen yaşa ben herşeye razıyım."  tarzı bir söz söylemiş onu desteklemek ve içinde bulunduğu ruh halinden kurtarmak için. O da, bir gün farklı bir şehre gittiğinde (sanırım) trende karşılaştığı bir başka kadına zaman içinde aşık olmuş. O kadının varlığını eşi, yıllarca bilmiş fakat artık söz ağızdan çıktığı için hiç sesini çıkarmamış. Eşi vefat edince de, sevgilisiyle evlenmek istemiş Cemil Meriç. Fakat sevgilisinin, "_Mirası reddet öyle evlenelim." önerisine asla evet dememiş. Reddedeceği miras eşinden ona kalacak olan mirasmış.
            Bunu neden sizinle paylaştığımı anlayabilirsiniz kolayca. Benim, gözümde büyüttüğüm, "_Böyle bir insan kolay kolay dünyaya gelmez." dediğim, hatta düşünceleri tutarlı ve mükemmel bulduğum bu kişi de özel hayatında (maalesef) o kadar mükemmel değilmiş. Sonuçta insanmış işte...
              Hiç kimsenin mükemmel olmadığını biliyoruz, velhasıl, niye mükemmelleştirmek hevesimiz hiç bitmiyor. Bazen benim de yaptığım gibi yazarları, yada ünlüleri, yada ne bileyim, flört döneminde eşimizi. Sonra evleniyoruz " Pat " olan oluyor. O ışık gidiyor,  ortada sıradan bir insan kalıyor.
               Aynı şekilde, kızlarımızı da, küçük prensesler, oğullarımızı yürekli cesur şövalyeler yapma hevesimiz niye hiç bitmiyor. Gerçek hayatta ne prenses olacaklar ne şövalye. Sonra gelsin, kalp sızıları, hayal kırıklıkları ve mutsuzluklar...  "Anne olarak görevimizin, kayıtsız şartsız onları mutlu etmek olmamasını gerektirdiği" ni bir anlayabilsem belki ikinci adım olan uygulama kısmına geçiş mümkün olacaktı. İşte benim de zayıflığım bu. İnsanlığa dalalet :)
              Köfteye gelince oldukça basit, bilindik, sıradan bir yemek. Aynı zamanda her sofraya yakışan (davet, akşam yemeği, dost sofrası) bir lezzet. Biliyorum, sizler de yapıyorsunuz ve hatta çok seviliyor bu yemek. Bir de benden olsun istedim tarifi. En azından lezzeti garanti...
             Kalın Sağlıcakla...
                                                                         
       Köfte için malzemeler:                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                            
  • 500 gram dana kıyma
  • 1 yumurta
  • 3 yemek kaşığı galeta unu
  • 1/2 tatlı kaşığı kimyon
  • 1 orta boy kuru soğan
  • 3 diş sarımsak
  • 2 yemek kaşığı içyağı ( robotta yada rende yardımıyla ufalanmış)
  • 1 tatlı kaşığı tuz (silme)
  • karabiber
Yemeği için: 
  • 3 adet orta boy patates
  • 1 yemek kaşığı dolusu domates salçası
  • 3 su baradağı su
  • biraz tuz ve çok az sıvıyağ

Yapılışı:
  1. İşe tabiiki köfteyi hazırlamakla başlıyoruz. Köftelik malzemelerin hepsini derince bir kasede birleştirip, soğan ve sarımsağı rendeliyoruz. (İsteğe göre maydanoz da eklenebilir) 15 dakika kadar yoğuruyoruz ve bu karışımın üzerini  streç filmle kaplayıp, buzdolabına kaldırıyoruz. Buzdolabında 30 dakika kadar dinlenen köftelik harçtan, çok da küçük olmayan, yuvarlak köfteler yapıyoruz.
  2. Patatesleri soyup, köftelerin büyüklüğünde 1 cm kadar eninde yuvarlak dilimlere ayırıyoruz.
  3. Tepsiye, bir köfte bir patates olarak sıra sıra diziyoruz.(Ben küçük borcam kullandım)
  4. En üstüne salçayı biraz tuz ve 3 su bardağı su ile özeleyip, tepsinin üzerine döküyoruz. Üzerine çok az da sıvıyağ katıp, orta ısıdaki fırında pişirmeye bırakıyoruz. Afiyet Olsun...

13 Kasım 2012 Salı

Lalanga Tarifi


Her şey yolunda gidecek mi sandın
Barikatsız, setsiz yolların hani
Sen de dünyanın yalanına kandın
Altının, gümüşün, pulların hani

Sen böyle değildin, sana ne oldu
Feleğin oyunu seni mi buldu
İnsanlar kapında köleydi, kuldu
Nerde kölelerin kulların hani

Sen çareydin, gerisi hep naçardı
Kederler, elemler senden kaçardı
Gülünce yüzünde güller açardı
Cemalinde açan güllerin hani

İmkanların vardı, dağlar aşardın
Nasıl istiyorsan öyle yaşardın
Yel gibi eser, sel gibi coşardın
Rüzgârların dindi, sellerin hani

Dediğim kişi herkes olabilir
İsteyenler üstüne alabilir
Kamil'in de başına gelebilir
Derler ki: Görkemli hallerin hani


             Nasıl, güzel olmuş değil mi? Ben yazmadım tabiiki de. Şiirin, şairi kuzenim olur. Kendisi türkçe öğretmenliği mezunu olup, yatkındır böyle şeylere. Facede görünce ben de sizlerle paylaşayım istedim. Ben beğendim şahsen, umarım sizler de beğenmişsinizdir bu acemi şairi :)

             Lalangaya gelince,  yıllardır yaparım. Tarifi nerden öğrendim, onu bile hatırlayamıyacak kadar uzun süre oldu. Kahvaltılık, hatta öğlen atıştırmalık harika bir şey bu. Belki krep, belki cızlama, belki adı başka birşey oluyor. Ben dereotlusunu seviyorum, bu yüzden bir kısmını sade yapsam da bir kısmını dereotlu yapıyorum. Bu tabağın tamamını yedim sanmayın, tombul dediysem o kadar da değil yani... 

           
           
Malzemeler:

  • 2 yumurta
  • 2 su bardağı süt
  • 4 çorba kaşığı rendelenmiş kaşar
  • 1 çorba kaşığı sıvıyağ
  • 1 tatlı kaşığı tuz (silme)
  • aldığı kadar un
  • kızartmak için biraz sıvıyağ
  • isteğe göre dereotu

Yapılışı:
  1. Yumurtayı derince bir kasede çırp. İçine tuz ekle, sıvıyağ ekle, süt ekle karıştır.
  2. Azar azar unu ekle, boza kıvamına gelince üzerine kaşar rendesini de ekle ve istersen dereotu yada maydanoz gibi yeşilliklerde ekleyebilirsin. Karıştır.
  3. Yanmaz tavaya biraz sıvıyağ kat. Kepçeyle (dolu olmadan) al ve küçük yuvarlaklar halinde dök. 
  4. Kısık ateşte, bir tarafı pişince, zaten hamuru kaldırabilir hale gelir, böylece diğer tarafını da çevirerek, pişir.
  5. Sıcak servis yap. Afiyet Olsun...

11 Kasım 2012 Pazar

Hünkâr Beğendi ve Bir çekiliş


            Herkese mutlu haftalar, sevgili dostlarım
            Kış moduna girdiğimizden olsa gerek, bloklar alemi pek bir renkli şu sıralar. Her yerde güzel leziz tarifler, bol yayınlar var. Yazın rehaveti olsaydı, bırakın yemek yapmayı, çoğu zaman karpuz peynir yeterli gelirdi aç karmızı doyurmaya. Kış ayları bu yüzden bereketli bence. Evlere,daha bir kapanıyoruz malum. Okul, hastalık, kış... Hal böyle olunca da evde kalıp mutfağımıza daha fazla zaman ayırıyoruz. 
             Ben sanki hiçbirşey yapmıyorum gibi hissediyorum, fakat bir bakıyorum, fotoğraf makinemde, resimler birikmiş. Demek ki her ne kadar gönlüm ağustos böceği olsa da, ellerim o kadar alışmış ki artık buna, karınca desem yeridir. Tü tü  maşallah bana ve tabi siz diğer karıncalar alemine :) Sevdim ben bu benzetmeyi, " _Karıncayım ben,işçi karınca..."
           Mevsimin son patlıcanlarını buldum geçen gün. Amcanın biri, bahçesinin son patlıcanları olduğunu söyleyince, dayanamadım aldım. Bu patlıcanlarla, salata yapamazdım ya, ben de şöyle okkalı bir yemek yapmayı düşündüm ve böylece bu pazar yemeğimiz hünkâr beğendi oldu. Hünkâr beğenmiş zaten, biz mi beğenmeyelim :)
            Neyse lafı fazla uzatmıyayım, bana kalsa yazarım da yazarım. Nerden alıştıysam şu on parmağa. Eskiden olsa, kafamdakini yazana kadar, çoktaan, unutur giderdim. Bak laf yine gidiyor biryerlere, ben tarifi vereyim de bugünlük bu kadarla yetineyim baari...

Malzemeler:
Eti terbiyelemek için:
  • 1 adet soğan suyu
  • 1/2 çay bardağı süt
  • 2 kaşık sıvıyağ
Hünkâr Beğendi tarifi için malzemeler:
  • 500 gram dana kuşbaşı (yumuşak yerlerinden)
  • 2 orta boy soğan
  • 1 tane kabukları soyulup küp küp doğranmış domates
  • 5 adet patlıcan (Ben patlıcanı bol seviyorum ne yapayım)
  • 2 yemek kaşığı un (Fazla tepeleme olmasın)
  • 2 su bardağı süt
  • sıvıyağ
  • tuz
  • karabiber
  • 1 kaşık salça

Yapılışı:
  1. Dana etlerini terbiyeleme işlemini bir gece önceden yapın. Eğer fazla vaktiniz yoksa, kuzu eti kullanabilirsiniz. Terbiyelemek için, 1/2 çay bardağı süt, 2 kaşık sıvıyağ, 1 tane soğanın rendelenip sıkılmış suyunu kullanıyoruz. Bütün malzemeyi, etlerin üzerine döküp, karıştırıyoruz. Ağzını kapatarak, dolapta 1 gece bekletiyoruz.
  2. Patlıcanları közleyip, kabuklarını soyuyoruz. Tahtada, satır kıyması tarzında küçük küçük parçalar halinde iyice üzerinden geçiyoruz. Sonra bir süzgece alıp, fazla suyunu salmasını sağlıyoruz.
  3. Dolaptan çıkardığımız terbiyelenmiş dana eti, suyunu salmış olmalı. Ocağın üzerine koyup, kendi suyunda pişmesini sağlıyoruz. Suyu azalınca, içine küp küp doğradığımız 2 adet soğanı ve salçayı ekliyoruz. Domatesi de ekleyip baharatları katabilirsiniz.
  4. Etler yumuşayınca, üzerine tuz atıp, birkaç dakika daha pişirip, altını kapatıyoruz.
  5. Bir tencereye iki kaşık sıvıyağ katıp, unu ekliyoruz. Un kokusu çıkana kadar kavuruyoruz.(dikkat edin sararmasın). Daha sonra, üzerine azar azar sütümüzü ekliyoruz. İyice çırpıcıyla karıştırdıktan sonra, üzerine patlıcanları ekliyoruz.Tuz ve karabiberi ekleyip, altını kapatıyoruz. (ben etin kendi yağı olduğu için tereyağ kullanmıyorum)
  6. Servis ederken, tabağın altına patlıcanlı beğendiyi, üzerine ise pişirdiğimiz etleri koyuyoruz. Afiyet Olsun...
Arkadaşlar bir de sizlere Sevgili Deryayla Lezzetler 'in işbirliğiyle düzenlenen  Yemek Gurmesi sponsorluğunda bir çekiliş duyurusu yapmak istiyorum. 
Yukardaki yemek takımı ve çay seti hediyeli muhteşem bir çekiliş var. Katılmak isterseniz son gün 20 Kasım. Random org yardımıyla yapılacak çekilişe herkes katılabilir. Bol katılımlar Derya Ablacığım...

10 Kasım 2012 Cumartesi

Tepsi Böreği (Patatesli)

           
               Bu böreği babaannem yapardı, bizim evde. Kuzinede, meşe odunuyla pişirir, tadı yemelere doyulmazdı. Sıcak tepsiden, böreklerden çalarak, elimiz yana yana yerdik.Yanında da annemin yazdan yaptığı, konsantre, vişne suları ile birlikte. Bizim oralardaki adı "Dolama Börek" dir. Nitekim, ortasını yaptıktan sonra dolanarak çemberi büyütüyoruz ya ismi oradan gelse gerek.
             Bizim evde, sıcak tepsiden börek çalan olmadı tabi ama, sofrada yemeyi bekleyen hane halkından sakınarak, zar zor çekebildim fotoğrafını. Puf puf böreğin tadını bilmeyen yoktur sanırım. Benim gibi bütün özleyenlere gelsin o zaman...
   Arkadaşım Gelibolu 17/Mideden Kalbe porselen demlik çay saati etkinliği ev sahibesi. Bu börek onun için de gelsin. Kolay gelsin canım. Bol katılımlar...         
Hamuru için:
  • 1/2 yaşmaya
  • 1,5 tatlı kaşığı toz şeker
  • 1 yemek kaşığı tuz (silme)
  • 2 yemek kaşığı sıvıyağ
  • 8 su bardağı un
  • aldığı kadar ılık su (3-3,5 su bardağı civarında)
İç Harcı:
  • 2 orta boy kuru soğan
  • 5-6 adet orta boy patates (haşlanmış)
  • 1 tatlı kaşığı kuru nane
  • reyhan,karabiber,kimyon
İçine sürmek için 1 su bardağı sıvıyağ

Üzeri İçin:
  • 1 yumurta
  • çörekotu,susam


Yapılışı:
  1. Bir kasenin ortasına, unu katıyoruz. Ortasını açıp, mayayı ve şekeri katıp, biraz ılık su ile iyice özeliyoruz. Sonra yine azar azar su ilavesi ile tuzu da ekleyip, hamuru yoğuruyoruz. Bu şekilde, 40 dakika mayalanmaya alıyoruz.
  2. Soğanları küp küp doğrayıp, çok az sıvıyağda rengi şeffaflaşana kadar kavuruyoruz. Bir taraftan da patatesleri rendeleyip, soğanlara ekliyoruz. Üzerine tuz ve baharatları ekleyip, şöyle karıştırıp kapatıyoruz.
  3. Mayalanan hamuru  15  bezeye ayırıyoruz. Her bir bezeyi, biraz un yardımıyla açıyoruz. Açtığımız hamurun üzerine fırça yardımıyla, sıvıyağ sürüyoruz. Patatesli harçtan da arasına serpiştirerek, rulo yapıyoruz. (Bir bezeyi açabildiğimiz kadar büyük açıyoruz, fakat hazır yufka boyutuna erişmiyor. Eğer siz daha büyük açabilirseniz, patateslerini koyduktan sonra ortadan keserek de ayrı ayrı rulo haline getirebilirsiniz.)
  4. Tepsiyi hafifçe yağlıyoruz. İlk açtığımız, yufkayı, yuvarlak halinde en ortasına dolayarak, koyuyoruz. Sonraki yufkalar, bu ilk yapılan ortasının bittiği yerden başlamak kaydıyla, yufkanın boyuna kadar çemberler çizerek, devam ediyor. Bu işlem bittiğinde tepsi de dolmuş oluyor.
  5. Elimizle hamurların üzerine bastırıyoruz, her yerinin eşit olmasını sağlamak için. Sonra, üstüne bir yumurtayı çırpıp, sürüyoruz. İsteğe göre çörekotu ve susam serpip, önce 200 derecede, sonra 160 derecede içini alana kadar pişiriyoruz. Afiyet Olsun...


10 Kasım


10 Kasım Atatürk

           Seni Unutmadık, Unutmayacağız...

9 Kasım 2012 Cuma

Kestaneli Toplar + Üşengeçlik = Mutlu Son :)


          Bu aralar pek bir üşengecim. Havalar değişti Ankara'da. Soğuk kendini göstermeye başladı, doğalgaz yanmaya başladı. Grip, nezle kapıdadır tabi doğal olarak. Fakat beni en mutsuz eden şey, sabahları kalktığımda karanlık, puslu havayla güne başlamam. Güneşin pırıl pırıl ışıkları sizi çook özleyeceğim anlaşılan...
          Böyle puslu havalarda, ne birşey yapasım var ne de kızların istediği tatlıları. Evde, kaç gündür bekleyen kestaneleri çizip de kavurmak yerine,  düdüklüye koyup, haşlıyorum. Kızım burun kıvırıyor, "_Ben kestane yemem." diyor. Tutturmuş tatlı istiyor.  Ben de "_Sen misin tatlı isteyen?" deyip kestaneleri robota atıveriyorum. Sonra  kızların eline kestaneli harcı veriyorum ve  yuvarlatıyorum. Çikolataya batır. Bu kadar... Bitti gitti...
           Hem benim ufaklıkların tatlı krizi geçiyor, hem de ben, bugünkü tembelliğimden ödün vermeden, kendimi minumum yorarak, tatlı yapmış oluyorum. (İyi fikir tuttum bunu, ben bundan sonra meşakkatli yemeklerden uzak durayım, bak böyle de güzel oluyor nasılsa...)
            Kestane toplarına gelince ; dışına bakıyorsun çikolata, içini yiyorsun, bildiğin kestane...  Bu gün de böyle geçsin. Hadi kalın sağlıcakla...


Tarif buradan alınmıştır.
 Ben bu tarifi Sevgili arkadaşım Gelibolu 17 ye gönderiyorum. Etkinliğin kolay gelsin arkadaşım. 

Malzemeler:


  • 4 su bardağı haşlanmış, soyulmuş kestane (ezilmemiş halde) 
  • 200 ml krema
  • 1 su bardağı pudra şekeri
  • 2 adet vanilin
  • 180 gram bitter çikolata
  • üzeri için hindistancevizi, fındık yada antepfıstığı gibi süsler

Yapılışı:
  1. Haşlayıp soyduğumuz kestaneleri robota atıyoruz. Üzerine pudra şekeri, vanilin ve 5 yemek kaşığı krema katıp iyice robotta çekiyoruz.
  2. Biraz da elimizle yoğurup, yuvarlak küçük toplar yapıyoruz.
  3. Bir tencerede benmari usulü erittiğimiz çikolatayı açmak için arada birer kaşık krema ilave ederek, çikolatanın istediğimiz akışkanlıkta olmasını sağlıyoruz. 
  4. Sonra bu kestane toplarını çikolataya atıp, tepsiye diziyoruz. Dolaba kaldırıyoruz.
  5. İsterseniz hemen sıcakken isterseniz benim gibi daha sonra üzerine fındık kırığı yada başka birşey ekleyerek servis yapıyoruz. Afiyet Olsun...